AK Parti‘nin kuruluşunda yer alan, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem doktorluğunu ve özel kalem müdürlüğünü de yapan Turhan Çömez, partiden ayrılmasının ardından yaşadığı süreci Halk TV’de anlattı. Çömez, ailesine yapılanları, Bulgaristan Türklerine yapılan asimilasyon için kullanılan Belene Kampı’ndaki işkencelere benzetti.
Yolsuzluklara karşı çıktığı için hedef alındığını belirten Çömez, “Aralarında benim gibi olanlar çıktı itiraz edenler oldu. Hiçbir günahım, kabahatim olmadığı halde, sadece ‘çalmayın, çırpmayın’ dediğim için, 1 Mart tezkeresinde farklı bir duruş sergilediğim için, yolsuzluklarla ilgili soru önergeleri verdiğim için, demokrasi yok dediğim için parti içinde başıma gelmeyen kalmadı” dedi.
TOPLUM PSİKOLOJİSİ İŞGAL EDİLMİŞ
Turhan Çömez‘in açıklamaları şöyle oldu:
“Dış güçler bu kadar zayıfsa, insanlar aç ve sefilse; bu kadar berbat bir güçte olan dış güçler Türkiye’ye nasıl saldırı gerçekleştiriyor.
Türkiye’ye korkunç bir tiyatro izler gibi bakamıyorum. Gerçeklerden kopmuş, kavga ile dövüşle uğraşan bir yere dönmüş. Toplum psikolojisi işgal edilmiş.
Eski yol arkadaşlarıma demokrasiyi de dini de laikliği de anlatabilirim. İmam hatip lisesini birincilikle bitirdim, Kuran kurslarında yetiştim, İstanbul Tıp Fakültesi’ni de çok iyi bir derece ile bitirdim.
ÇALMAYIN DEDİĞİM İÇİN BAŞIMA GELMEYEN KALMADI
Londra’ya sıfır İngilizceyle geldim sınavları verdim. Şu anda kanser ameliyatları yapıyorum. Demokrasi ve insan haklarına başka bir pencerede bakmak lazım. Eski yol arkadaşlarımın deneyimi sığ ve kıt. Onlar başka bir kültürle ülkeyi idare ediyorlar.
Aralarında benim gibi olanlar çıktı, itiraz edenler oldu. Hiçbir günahım kabahatim olmadığı halde, sadece çalmayın, çırpmayın dediğim için 1 Mart Tezkeresi’nde farklı bir duruş sergilediğim için, yolsuzluklarla ilgili soru önergeleri verdiğim için, içinde demokrasi yok dediğim için parti içinde başıma gelmeyen kalmadı.
İNGİLTERE’DE SOKAKLARDA KALDIĞIM GÜNLER OLDU
İngiltere’de aç kaldığım, sokaklarda kaldığım, sokakları süpürdüğüm, temizlikçilik yaptığım günler oldu. Düştüğüm yerden yeniden kalktım ve benim bu ülke için söyleyecek sözüm var, benim bu ülke için yüreğim yanıyor, bildiğim, inandığım şeyleri ülke için konuşmak durumdayım.
Tweet atıyorum, eski arkadaşlarım inanılmaz mesajlarla geri dönüp hakaretler ediyorlar. ‘Sen reisimize nasıl laf söylersin? Sana mı kaldı İngiltere’den laf konuşmak?’. Evet bana kaldı.
SİZİN YAPTIĞINIZ ZULÜMDÜR
Ben Türkiye’ye zaman zaman gelip gidiyorum ama Türkiye’de yeni bir düzen kurma şansım olduğunu düşünmüyorum. Milletvekilliğinden ayrıldığımda o zaman Vakıf Gureba Hastanesi’nde genel cerrahi uzmanı olarak çalışmıştım.
Yasanın verdiği hakla yeniden müracaat ettim, geri döneyim diye. “Hayır dönemezsin”. Ben Kars’ta Erzurum’da da görev yaptım ama sizin yaptığınız zulümdür dedim. Türkiye’de bu şartlar altında nasıl hizmet vereceğim konusunda şüphelerim var. Hiçbir hastane benim deneyimlerimi kullanmak istemeyecektir.
TÜRKİYE UTANÇ DUYARDI
Allah’tan başka hiç kimseden korkum yok. Burada yaşamadığım şey kalmadı.
Benim yaşadığım ızdırapları ve dramları bir gün bir programda anlatmış olsaydım Türkiye utanç duyardı.
Bandırma’da bir kaymakam, aile efradımı çağırarak sanki Belene Kampı’ndaki Todor Jivkov’un temsilcisi gibi soyadlarını değiştirmesini istedi. Lütfen yazın bunları. Türkiye bu zulümleri gördü.
Hala utanmıyor musun, bu adamın soyadını taşıyorsun diye hakaretler ettiler. 80 yaşındaki babamı evinden toplayarak hesap sordular nerede çocuğun diye? Ve bunu benim eski arkadaşlarım yaptı.