“Pirahen” ve “Rammah” romanlarının yazarı Yazar Şener İşleyen yaptığı açıklamada, edebiyat yolculuğunun çocukluk günlerinde başladığını söyledi.
Şener, edebiyata olan ilgisinin annesinden geçtiğine inandığını belirterek, “Bunun için program ve söyleşilerimde ‘Şiir, bende doğum lekesidir’ ifadesini kullanıyorum.” diye konuştu.
İyilik kavramının konuşulduğu dost meclisinde kendisine “Asrı Saadet’te yaşamış olsaydınız, kendinizi hangi sahabeye benzetirdiniz?” şeklinde bir soru yöneltildiğini aktaran Şener, şöyle devam etti:
“Bu sorudan sonra kendimce bir muhasebe yaptım ve hayatımı sahabe efendilerimizin hayatlarıyla karşılaştırdım. Hz. Vahşi’nin Uhud Savaşı öncesi ve sonrası yaşadıklarını araştırırken, işlenen bir hata-günah sonrası huzurdan kovulmanın, görmeden sevmenin, hasretin, özlemin, günahlara dair tevbenin ve gerçek özgürlüğün iman etmekle olacağını fark ettim. Hz. Vahşi’yi tümüyle araştırmaya ve yazmaya karar vermiştim. Vahşi’nin hasretine, Ka’b Bin Malik’in tevbesine ve Veysel Karani’nin özlemine dair ‘Verandasındayım Aşkın’ isimli şiiri yazmıştım, ardından ‘Rammah’ doğdu. Aslında hepimiz birer Vahşi Bin Harb’iz. Keşke vahşileşen nefsimizle, ne kadar çok ‘Hamza’lar öldürdüğümüzü bilebilseydik. Cennete girebilseydik, sütreler ardına gizlenerek mi izlerdik acaba ‘Gül Yüzlü’yü? Önce kendi nefsimizdeki ‘Vahşi’yi terbiye etmeliyiz diye düşünüyorum.”
“Yazmak, okumanın zekatıdır”
Güzel ve nitelikli yazmak için çok okumanın önemli olduğunu vurgulayan ve arkadaşlarının önerisiyle roman yazmaya karar verdiğini anlatan Şener, şöyle devam etti:
“Çok okuyorum çünkü ‘Yazmak, okumanın zekatıdır’ sözüne inanıyorum. Geçen yıl ‘Pirahen’, bu yıl da ‘Rammah’ isimli romanlarımı, okuyucuyla buluşturdum. ‘Rammah’da Hz. Vahşi’nin hayatını anlatmaya çalıştım. ‘Rammah’, Arapça bir kelime fakat Türkçe’de iki karşılığı var. Biri ‘Allah’a ram olmak’ yani ‘O’na şeksiz şüphesiz kul, köle olmak’ anlamına, diğeri de ‘Attığını vuran’ anlamına geliyor. Ram, Arapça’da ok, mızrak gibi atılan, fırlatılan şeylerin genel adı, ‘Rammah’ ise bunları fırlatan, attığını vuran anlamında. Ayrıca aynı kökten, mızrak ve ok yapan anlamına geliyor. Hz. Vahşi’nin yaşamına baktığımızda, mızrak ustası bir demirci, attığını vuran bir adam ve tevbesinden sonra Allah’a şartsız, koşulsuz kul, köle olan biri olduğunu görüyoruz. Bu nedenlerle kitaba bu ismi uygun gördüm.”
Hiçbir insanın doğuştan kötü olmadığının altını çizen İşleyen, “Her insan iman üzere doğar ve masumdur. Ancak bebekliği, çocukluğu, gençliği, olgunluğu, ihtiyarlığı yani yaşamı boyunca başına gelenler, iç ve dış etkenler, aile, çevre, toplum ve yaşanılan asır, insanın iyi veya kötü olmasını meydana getirir.” değerlendirmesinde bulundu.
Hz. Vahşi memleketi Etiyopya’da İslam düşmanı olarak yansıtılmış
İşleyen, Vahşi’nin hayatını kitabında detaylıca anlattığını aktararak, Vahşi’nin ailesi, yaşadığı coğrafya ve dönem itibariyle çok zor bir çocukluk ve gençlik yaşadığını ifade etti.
Özgürlük kavramının, Vahşi’nin hayatında özel bir anlam taşıdığını dile getiren İşleyen, “Araştırmalarımda gördüm ki Vahşi, özgürlüğe aşık olduğunu zannediyor ve bu özgürlük hayali ona sahipleri tarafından, Hz. Hamza’ya fırlatacağı mızrağın ucunda sunuluyor. Hz. Vahşi siyer tarihine Uhud Savaşı ile giriyor, geçmişine dair yeterli bilgi yok. Bunun için memleketi olan Habeşistan yani bugünkü adıyla Etiyopya merkezli kaynakları araştırdım. Ülkemizdeki üniversitelerde okuyan Etiyopyalı öğrenciler ve görev yapan Etiyopyalı öğretim görevlilerine ulaştım. Onlardan bu konuda yardım istedim. Ancak Etiyopya, yıllardır Hristiyan ülkelerin sömürüsü ve güdümünde olduğu için oradaki kaynaklarda Hz. Vahşi ve Necaşi gibi siyerin önemli aktörlerinin hayatları çarpıtılmış, İslam düşmanı insanlar olduklarına dair eserler yazılmış.” ifadelerini kullandı.
Şener İşleyen, bu süreçte yaşayan seri katillerin ve acımasız kiralık katillerin hayatlarını incelediğine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kiralık katillerin hayatını Vahşi’nin hayatıyla karşılaştırdım. Psikanaliz olarak aynı olayların örgüsünü gördüm. Sonrasında ise öğrendiklerimi kurgulamak ve yazmak oldu. ‘Rammah’, içerisinde Efendimiz’in de hayatı anlatıldığı için yarı yarıya bir siyer niteliği taşıyor ve içerisinde birebir hadisler ve ayetler geçiyor ama siyer tarihi dışındaki kurgular düşünüldüğünde okuyucuların, ‘Rammah’ın da bir roman olduğunu unutmamasında fayda var.”