Uğur Dündar, bugünkü yazısında, 2011 yılında kapatılan Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam tarafından 1928 yılında halk sağlığının korunması, tüm aşılarlarla, serumların ve birçok hayati ürünün üretilmesi amacı ile kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün son başkanı Dr. Erol Afşin’den aldığı mesajı paylaştı.
Dündar, Dr. Erol Afşin’in mesajında; verem, tetanos, difteri, kolera, tifüs aşısı, kuduz ve akrep serumları üretmiş, dünyada bir ilk olan çiçek aşıları ABD ve Çin’e bile gönderilmiş olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatılmaması halinde koronavirüs aşısını üretebileceğini söylediğini aktardı.
İşte Uğur Dündar’ın “Türkiye, koronavirüs aşısını üretebilirdi, ama…” başlıklı o yazısı:
‘Bizim suçumuz yok, sizin suçunuz yok! Bize bu hastalığın bu kadar tehlikeli olduğunu söylemeyenler suçlu!..
Bizden sakladılar. Basit bir grip gibi anlattılar. Oysa durum farklıydı.
Önlem alınmadı, sonra da geç kalındı.
Lütfen evlerinizden çıkmayın. Bizi dinleyin.
Sadece çok acil durumda çıkın.
Ülkemizde büyük bir trajedi yaşanıyor. Yaşlı hastalar ölmeden önce ağlayarak bize yalvarıyorlar. En yakınları ile vedalaşmak istiyorlar. Tek başına ölmek istemiyorlar. Yakınlarıyla kamera aracılığıyla vedalaşıyorlar. Ölmeden önce bilinçlerini kaybetmiyorlar, komaya girmiyorlar, boğuluyorlar!..’
İtalya’nın Bergamo kentinde ‘Koronavirüs’le savaşan bir doktorun insanüstü mücadelesini ve hastaların yürek yakan dramlarını anlattığı satırlarını gözyaşları arasında okurken, bilgisayarıma tüm dünyanın nefesini tutarak beklediği ‘Koronavirüs’ aşısı konusunda çok anlamlı bir mesaj düştü.
Aynen paylaşıyorum:
‘Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam beyefendi tarafından, 1928 yılında halk sağlığının korunması, tüm aşılarlarla, serumların ve birçok hayati ürünün üretilmesi amacı ile kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü, maalesef 2 Kasım 2011 tarihinde kapatılmıştır.
Dünya çapında çok önemli bir kurum olarak kabul edilen bu merkezde verem, tetanos, difteri, kolera, tifüs aşısı, kuduz ve akrep serumları üretilmiş, dünyada bir ilk olan çiçek aşıları ABD ve Çin’e bile gönderilmiştir!..
Kapısında Sağlık Tanrısı Asklepion’un kızı Hygieia’nın rölyefi bulunan bu kuruma, 1997 yılında başkan olarak atandım. Ülkemiz tarihinde bu kadar önemli yer tutan ve ABD’nin FDA’sına (Federal İlaç ve Eczacılık Kurumu) denk ‘ulusal referans laboratuvarı’ olarak kabul edilen kurumun canlanması amacıyla hemen çalışmalara başladık.
Öncelikle stratejik bir ürün olan, ülkemizin dışa bağımlılığını engelleyecek ve halkımızın ihtiyacını karşılayacak aşıların üretilmesi konusuna yöneldik. Bu amaçla Aşı Üretim Merkezi Master Planı’nı hazırlatarak ülkemiz kaynaklarıyla fabrika inşasının plan ve projesini yaptırdım.
Başta çocuklarımız için hayati önem taşıyan ve yurt dışına milyarlarca lira ödeyerek sağladığımız aşıların üretimi konusunda ilgili bakan ve siyasi otoriteyi defalarca uyardım. Çözüm önerilerini anlatarak projelerimizi sundum.
Bununla yetinmeyip, ‘Koronavirüs’ salgını sürecinde çok büyük önem kazanan virüs ve bakteri aşısı üretimi için gereken tüm bilimsel ve teknolojik verileri de dost bir ülkeden gayrı resmi şekilde aldım.
O şartlarda Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nin bahçesindeki bir binada Tetanos Aşısı Fabrikasını yurt dışından getirdiğimiz modern cihazlarla kurup aşı üretimine başladık.
Bugün o canım tesis kapalı, değerli bilim insanları ayrılmış ve ne yazık ki cihazları da çürümeye terk edilmiş durumda!..
Sayın Dündar;
O dönemde planladığımız aşı fabrikasının maliyetini 200 milyon dolar olarak hesaplamıştık. Bu rakamın günümüz şehir hastanelerinin milyar dolarlık maliyeti karşısında çok düşük kaldığını dikkatinize sunarım!..
Eğer merkezi tasarladığımız gibi inşa edebilmiş olsaydık, şu anda dünyada pandemi (küresel salgın) yaratan ‘Koronavirüs’ aşısını burada üretebilirdik!
Ağustos ayında ‘Faz-3′ aşısını hazır hale getirebilirdik!..
Aşı üretim tesisleri biyolojik savaş ve korunma açısından çok önemli merkezlerdir. Dünyada birçok ülkenin böylesine stratejik bir kurumun kapatılmasından çok mutlu olduklarını hem sizin, hem de milletimizin bilmesini istiyorum.
Bu çok önemli konunun siyasi otoriteye ve halkımıza doğru anlatılması halinde, aşı üretim merkezinin tekrar açılmasını, aşı başta olmak üzere tüm bioteknolojik çeşitlerin ülkemizde üretilmesini sağlayabiliriz. Sizin gibi vatansever bir değerin, bizim gibi bilim insanlarının desteğiyle bunu bir sosyal sorumluluk projesiyle başarabileceğimize inanmanızı isterim.
İçten sevgi ve saygılarımla,
Dr. Erol Afşin
Kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Eski Başkanı,
Sağlık Bakanlığı Araştırma Planlama Kurulu Eski Başkanı,
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Eski Başkanı.’”