Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, ailesiyle birlikte Koronavirüs’e (Covid-19) yakalandığını duyurdu. Anlaşma yaptığı iddialarını reddeden Peker, “Eğer anlaşma yapmayı düşünseydim normal Türkiye’ye gelirdim, hiç ağzımı da açmazdım” ifadesini kullandı.
Peker Twitter paylaşımlarında, “Kıymetli dostlarım, öncelikle hepinizin mübarek Kurban Bayramı’nı kutlarım. Bu kutsal günlerin Yüce Milletimize, tüm İslam alemine, ayrıca da dünyada yaşayan tüm iyi insanlara esenlikler ve mutluluklar getirmesini Yüce Allah’tan dilerim. Bulunduğum ülkede Covid vakalarının çok az olduğu bilinmekte.Benim şansıma evdeki 3 görevli yardımcı bayan, 2 güvenlik görevlisi arkadaş, Türkiye’den beri yanımda olan bir yol arkadaşım, oğullarım Celalhan ve Boğaçhan, sevgili eşim ,küçük kızım Mila ve ben Koronavirüs’ yakalandık” dedi.
“Benim hastalığım biraz ağır geçiyor, akciğerimde küçük bir bölgeye de nüfuz etmiş”
Peker paylaşımlarını şöyle sürdürdü:
“Benim hastalığım biraz ağır geçiyor, akciğerimde küçük bir bölgeye de nüfuz etmiş ancak Yüce Allah’ın izniyle bize bir şey olmaz. Biz ne savaşlar gördük, bunlar bize olsa olsa tatbikat olur. Sizlerin duası ve Yüce Allah’ın yardımı bizimle olduktan sonra hiçbir şey olmaz.
“Eğer anlaşma yapmayı düşünseydim normal Türkiye’ye gelirdim, hiç ağzımı da açmazdım”
Bazı onursuz, namussuz, şerefsiz, kahpe kursağında büyümüş, kendini gazeteci zanneden yaratıklar yine benim anlaşma yaptığımı söylemişler. Kıymetli dostlarım namus sahibi olan gazetecileri bir kenara ayırıyorum, bu şerefsizler de en az namusları maaşları kadar olan şerefsiz gazetecilerle aynı karaktere sahipler. Bu kahpelere söyleyeceğim söz şudur: Ben eğer anlaşma yapmayı düşünseydim normal Türkiye’ye gelirdim, hiç ağzımı da açmazdım. En fazla yatacağım birkaç aydı. Beni küçültmek istediler dedim. ‘Beni öldürmek belki mümkündür, küçültmek asla mümkün değildir.’ diyerek savaşımı başlattım. Bu kahpeler, namussuzlar “Bu adam tanımadığı ülkelerde ailesi ile çocukları ile beraber ne yer ne içer, hangi baskıları yaşar, kendisi güvende midir?” diye düşünmez de “…Türkiye’de bu adamın yakınlarına bunca eziyetler ediliyor, bu adam hâlâ geri adım atmıyor.” demezler; sanki ben YouTuber’mışım veya fenomenmişim ya da anlattığım şeyler masalmış gibi 3 güne bir yeni bir şey anlat diyorlar.”
Biz ailemizin, yanımızdaki arkadaşlarımızın, evlatlarımızın, kendimizin can derdine düşmüşüz. Bunlar hâlâdaha oyun zannediyorlar. Şerefsiz köpekler, sözde gazeteciler (namuslu olanlar baş tacı), ben bu kadar anlattım da ne yaptınız?
Tarihin en büyük skandalı olarak kabul edilen Amerika Başkanı Nixon’ı istifaya zorlayan Watergate Skandalı’nı, bir ufak hırsızlık vakasını gazetecilik yaparak eşeleyen iki gerçek gazeteci başarmıştır.
“Benim anlattıklarımdan en az 50 tane hükümet düşerdi”
Benim anlattıklarımdan en az 50 tane hükümet düşerdi ancak bizim gazetecilerin çoğunun namusu aldığı maaş kadar.Büyük bir kısmı da gazetecilik yapıp bu olayları araştıracağına (hepsi de delilleri ile doğrulanmış olaylar) ağızlarından çıkan tek şey “anlaştı”.
Ben kendimi genç kardeşlerimizin gözünde bitirecek böyle bir kahpeliği asla yapmam. Gerçi ne yazık ki genç kardeşlerimiz de verdikleri söze sadık kalmadılar. Olayın magazine dönmesine izin verdiler.
Hele bir tane namussuz gazeteci tartışma programında (bu gazeteci sözde muhalif bir gazeteci): “Zaten Sedat Peker gibi insanların lafına güvenilmez.” demiş.. Yüce Allah’a yemin olsun benim şerefim söz konusu olduğunda, biri aileme saygısızlık yaptığında Azrail’le bile pazarlık yapmam, krallarını tanımam! Bayram gününde böyle kötü sözler söylemek istemezdim.
Eğer ki ölçüyü kaçırdıysam, şu an çok ağrı yaşıyorum lütfen buna verin. Sülüman tüm bu rezilliklerine rağmen yalandan gözyaşı döküyormuş. Şehitlerimiz için bunun döktüğü gözyaşlarının tek sebebi ileride tutuklanacak olması ve poliçe seslerini duyamayacak olmasıdır.
Sülü ne senle ne de senin bu şerefsizlikleri yapabilmen için senin o bakanlıkta olmanı sağlayanlarla benim o hesabım bitmez, yemin ederim bitmez!”