Dünyada genelinde artan yaşam maliyetleri, iş güvencesizliği, ailevi sorumluluklar gibi ekonomik ve sosyal baskılar, bireyleri stres altına sokabiliyor. Bu stres, insanları fiziksel ve duygusal olarak yaşlarının ötesinde hissettirirken, özellikle büyük şehirlerdeki yoğun yaşam temposu, iş yerindeki yüksek beklentiler ve kişisel yaşamda yaşanan zorluklar bu hissi pekiştirebilir.
Birçok araştırma, psikolojik yaş ve fiziksel yaş kavramlarının birbirinden farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Fiziksel yaş, biyolojik değişimleri ifade ederken; psikolojik yaş, bireyin yaşadığı stres, hayat tarzı ve toplumsal baskılarla şekillenir. İnsanlar, fiziksel yaşlarına göre psikolojik olarak çok daha yaşlı hissedebilirler. Bu durum, özellikle yüksek stres, yoğun iş yükü ve sürekli karar verme gerekliliği gibi faktörler nedeniyle oluşur.
Yaşlandıkça fiziksel ve duygusal değişiklikler de artar. Daha az enerji hissetmek, eskisi gibi çabuk toparlanamamak ya da psikolojik olarak eskiye göre daha çok endişe duymak, kişiyi yaşlanmış hissettirebilir. Hormon değişiklikleri, uyku problemleri ve stres gibi faktörler de fiziksel olarak daha yorgun hissetmemize yol açabilir.
Sosyal karşılaştırma teorisi, insanların kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduğunu öne sürer. Sosyal medya ve toplumsal baskılar bu durumu daha da pekiştirir. Araştırmalar, bireylerin kendi başarılarını ve yaşam tarzlarını, başkalarıyla karşılaştırarak, daha büyük bir psikolojik yük hissettiklerini kanıtlamıştır. Özellikle genç bireyler, kariyerlerinde veya kişisel hayatlarında başkalarına yetişmek için büyük bir baskı altında hissederler.
Birçok çalışmada, teknoloji ve dijital dünyada sürekli aktif olmanın bireylerde stres ve tükenmişlik yaratabileceği belirlenmiştir. “Teknolojik yaşlanma” terimi, dijital dünyanın ve sosyal medyanın sürekli tüketilmesiyle, bireylerin zihinsel olarak yorgun hissetmelerine zemin hazırlar.
Özellikle COVID-19 pandemisi gibi büyük küresel krizler, insanların yaşama dair algısını ve psikolojik durumlarını derinden etkiledi. Krizler, belirsizlik, kaygı, sağlık endişeleri ve öngörülemeyen gelecekle ilgili duygu durumları, bireylerin stresle baş etme kapasitesini görünenden daha çok zorluyor.
2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre, bireyler stresli ve yoğun bir yaşam tarzına sahip olduklarında zamanın daha hızlı geçtiğini hissediyor ve bu da yaşlanma hissini artırıyor.
Teknolojinin psikolojik refah üzerindeki etkisini inceleyen 2019 tarihli bir araştırma ise, dijital dünya ile aşırı etkileşimin, duygusal tükenmişlik ve yaşlanma algısını tetiklediğini kanıtladı.
Uzmanlar, ekonomik belirsizliklerin, özellikle genç bireylerin psikolojik sağlıklarını olumsuz etkilediğine de dikkat çekiyor. Gençlerin sürekli bir stres ve kaygı içinde yaşadıklarını ve bunun da psikolojik yaşlarını artırdığı ifade ediliyor.