Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, bugünkü yazısında dijital habercilikte sıkça karşımıza çıkan reklamları eleştirdi.
Yazısında, tık uğruna yapılan hataları da sıralayan Uluç, gazetesi Sabah2’ı da eleştirdi ve “Benim günlük yazımı okumak için dijital Sabah’ta insanı bezdirecek kadar tıklamanız gerek. Onda da hepsi yok… Ve dijital gazetelerin hepsi böyle…” dedi.
İşte, Uluç’un o yazısı:
“Televizyon başlayınca yıllar önce “Gazetecilik ölecek” kehanetleri başlamıştı. Öyle ya, habere anında canlı yayınla ulaşan bir görüntülü medya varken, ertesi sabahı kim niye beklesindi ki?.
Bizi gazeteci yapan M. Ali Ağabey (Kışlalı) o zaman The New York Times’ın (NYT) Türkiye muhabiriydi. Genel Yayın Müdürleri’nin tüm muhabirleri davet ettiği bir toplantısını anlattı.
Kocaman salonun ucunda duran televizyonu göstermişti, Genel Yayın Müdürü.. “Haber orda” demişti.. “Seyircinin orda gördüğü filmin fragmanı gibi. Merak uyandıracak, tahrik edecek. Biz ertesi gün, o haberin hikâyesini yazacağız, yorumunu yapacağız, röportajlarını vereceğiz. İşimiz meraklanan okuru tatmin etmek olacak..”
Ne kadar haklı olduğunu yıllar gösterdi. Hem de kurulan onca haber kanalına rağmen, yazılı basın satmaya, hatta satışını arttırmaya devam etti.
Sonra internet girdi hayatımıza..
“Bu defa işi kesin bitti, yazılı basının” dediler..
Bitti mi peki?.
Pazar günkü Milliyet’te tüm yazılarını merak ve keyifle okuduğum Çağdaş Ertuna “Gazetecilik öldü diyenlere” başlıklı bir yazı yazdı.. “Yazılı basın öldü diyenlere” idi, kast ettiği..
Son bölümde o da NYT’den örnek vermiş..
İnternet gazeteciliği başladığı zaman, NYT, dünyanın dört bir köşesine özel baskılarla yolladığı gazetesini (Bizdeki mesela İstanbul’da basılıyor.) sürdürmüş, ama dijital NYT’yi de çıkarmıştı.
Paralı.. Abone sistemi..
Bu dijital NTY, 2017’de kârını, bir yıl önceye göre yüzde 51 arttırıp 1 milyar doların üstüne çıkarmış.. Buna rağmen, yazılı gazetenin kârının ancak yüzde 60’ına ulaşabilmiş. Üstelik son yılda 157 bin yeni abone ile dijital abone sayılarını 2.6 milyona çıkardıkları halde.
NYT, dijital reklamlardan da 238 milyon dolar kazanmış..
Çağdaş, yazısının sonuna soruyor..
“Dijital çağa ne kadar uyumluyuz?.”
Onun yanıtını da dün sabah, bizim gazetenin okur temsilcisi İbrahim Altay verdi.. “Gel-gel haberciliği” başlığı altında..
Bizde gazeteleri internetten okumak bedava.. Abone sistemi yok. Dijital gazetenin tek geliri, reklamlar.. Tek gelir reklam olunca da, oraya reklamı çekecek tirajın karşılığı “Tık sayısı..”
Yani dijital gazeteleri yöneten yayın müdürleri öyle sanıyor ve okuru dijital gazeteden nefret ettiren bir uygulama yapıyorlar..
İbrahim’in “Gel-Gel Haberciliği” dediği bu..
Örnek vermiş.. “İstanbul’a kar ne zaman düşecek” diye bir başlık.. Haydi tıklamalar başlıyor..
Sonuna geliyorlar ki, haberde, başlıktaki sorunun yanıtı yok..
Beteri var, İbrahim!. Okuru “Eşşek” yerine koyan beteri..
“Filanca maç hangi kanalda” diye başlık.. Siz de seyredeceksiniz ya.. Başlıyorsunuz tıklamaya..
İlk tıkta reklam çıkıyor karşınıza.. Baştan bilmem kaç saniyesi zorunlu. Sonra atlama hakkınız var, ama onunla boğuşması durmadan tık sayısı.. Nihayet “Hangi kanalda” haberi geliyor. Bu defa onu tıklamaya başlıyorsunuz. Tam 20 tıktan sonra cevap geliyor..
“Bu maç televizyondan yayınlanmıyor..”
Şimdi “Galeri” diye bir şey icat ettiler..
Diyelim “Oscar adayları açıklandı” başlığı merakınızı çekti. Hadi tıkladınız..
20 dalda 5’er aday var. Hepsini öğrenmek için tam 100 kere tıklamanız gerek. Bir tık bir aday.
İkinci için bir tık daha.. 55’inci için 55 tık..
Tıkınız da, galeriniz de batsın” diye sunturlu küfür edip, ertesi günü, aslan gibi yazılı gazetenizi bekliyorsunuz.
Dijital gazetecilik bizde, işi gücü olmayan ve vakit geçirmek isteyenlerin işi, yani..
Pazar sabahı, kardeşim Kemal sordu..
“Bugün ‘Pazar Neşesi’ yazmadın mı?.”
Yazmam mı?.Sabah kahvemi içerken okudum da üstelik.. Kemal gazeteleri dijitalden okuyor. Açtım Sabah dijitali.. Yok..
Benim günlük yazımı okumak için dijital Sabah’ta insanı bezdirecek kadar tıklamanız gerek. Onda da hepsi yok..
Ve dijital gazetelerin hepsi böyle..
Biri adam gibi dijital gazetecilik yapsa, sahte tıklar yaratmak yerine “En kolay ulaşılan, en kolay okunan dijital gazeteciliği” yapsa, okunma ve dolayısıyla reklam rekortmeni olacak, farkında olan, cesaret eden yok.. Böyle gazetecilik yapan, anında sosyal medya tarafından dünyaya duyurulacak. Herkes her haber için orayı tıklayacak. Onun yazarlarını okuyacak ve reklamlar da oraya akacak. Haberleri, cesaretleri yok. Bunlar gördüğünden göz kirası.. Körler sağırlar, birbirini ağırlar.. Biri ne yapıyorsa, öteki kopya.. O zaman hepsinin yeri sağlam..
Bir cesur, bir yürekli, bir “Fark yaratacak” adam olmadığından, bunların arasından “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız” diyen bile çıkmaz!.”