Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarından yargılandığı davanın karar duruşması Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada, 10 ay tutukluğun ardından 29 Şubat 2024’te tahliye edilen Müftüoğlu ile avukatı Resul Temur hazır bulundu.
Duruşmayı, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DFG Eşbaşkanı Selman Çiçek, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW),DİSK Basın-İş Başkanı Turgut Dedeoğlu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) Başkanı Ferat Bozarslan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Norveç PEN’in yanı sıra çok sayıda gazeteci de izledi.
Hakkındaki iddialar hakkında savunma yapan Müftüoğlu, 10 ay boyunca tutuklu kaldığı ve gazetecilik faaliyetleri gerekçesiyle yargılandığını hatırlattı. Önceki celsede savcılığın “örgüt üyesi olma” iddiasıyla cezalandırılması talebine ilişkin mütalaasına işaret eden Müftüoğlu, aktif olarak 15 yıl gazetecilik yaptığını ve mesleğini sürdürdüğünü dile getirdi. Basın meslek örgütü DFG Eşbaşkanlığı görevini yürüttüğünün altını çizen Müftüoğlu, “Son yıllarda da özel olarak Dicle Fırat Gazeteciler Derneği üzerinden basın ve ifade özgürlüğünün sağlanması için söz söyleyen, mücadele eden bir gazeteciyim. Yargılamanın tamamının da Mezopotamya Ajansı’nda ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nde yürüttüğüm faaliyetlerden kaynaklı olduğunu ifade etmekte beis görmüyorum. 15 yıldır yürüttüğüm çalışmalarla basın ve ifade özgürlüğünün savunuculuğunu yaptım. Haberlerimle katledilen kadınların, gelecekleri çalınan gençlerin, katledilen Narinlerin, sendikalı oldukları için işten atılan madencilerin sesini duyurmaya çalıştım” ifadelerini kullandı.
‘İDDİALARI ÇÜRÜTTÜM’
Yargılamaya dair daha önce yaptığı savunmalarda iddiaların çürütüldüğünü anlatan Müftüoğlu, savcılığın mütalaasında da yine tanık ifadeleri üzerinden ceza verilmesi talebinde bulunduğunu hatırlattı. Polis yönlendirmesiyle verilen açık tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını dile getiren Müftüoğlu, “Tanığın belirttiği tarihlerde herhangi bir yurt dışı kaydım bulunmamaktadır. Yine bu tarihlerde Diyarbakır ve Ağrı’dan yaptığım haberler avukatlarım tarafından mahkemeye sunulmuştu. Bu haberler internet gibi açık kaynaklarda yayınlanan ve herkesin kolaylıkla internet taraması yaparak bulacağı haberlerdir. Savcı her ne kadar illegal yollarla Irak’a gitmiş olabileceğim iddiasında bulunsa da o dönemdeki sağlık koşullarımın böylesi bir yolculuğu kaldıramayacağını belirtmem gerekiyor. 2012 yılında geçirdiğim trafik kazasında boyun omurumda bulunan C-2 diye tanımlanan kemik kırıldı. Ölüm riski de barındıran bu kaza nedeniyle uzunca süre tedavi gördüm. İlk 9 ay neredeyse evden çıkamadım, sonrasındaki 2 yıla yakın süreçte de yürümekte zorlandığım bir tedavi süreci yaşadım. Gazeteci olmamdan kaynaklı kaçak yollardan yurt dışına çıkışın ne kadar zorlu olduğunu biliyorum. Rahatsızlığım nedeniyle böylesi bir yolculuğu yapmamın mümkün olmadığını ortadadır. Sağlık durumuna dair daha önceden de avukatlarımın size ilettiği rapor ve bilgiler de dosyanızda mevcuttur” diye konuştu.
‘ÇALIŞMALARIM KRİMİNALİZE EDİLDİ’
Dosyadaki gizli tanığın hem emniyet hem de mahkemede verdiği ifadelerde gazetecilik faaliyetlerini kriminalize etmeye dönük olduğunun altını çizen Müftüoğlu, “Kadın örgütlerinin toplantılarına katıldığımı iddia etmiştir. Ancak toplantıların gün ve tarihine dair bir bilgi vermemiştir. Bir editör olarak birlikte çalıştığım muhabirlere haber yayıncılığı anlamında yaptığım öneriler de talimat gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Gizli tanık bu anlamda benim ‘örgüt üyesi’ olduğum iddiasına dair herhangi bir kanıtı olmadığını ifade etmiştir. Tamamen bir kişinin kendi görüşleri üzerinden yayıncılık çerçevesinden yaptığım öneriler üzerinden ‘örgüt üyesi’ olarak tanımlanmaya çalışılmam da mesleki faaliyetlerimin kriminalize edilmesinden başka bir şey değildir. Bu anlamda basın ve ifade özgürlüğünün gerçek anlamda sağlanabilmesi adına bir adım niteliği de taşıyacak bu dosyada beraat kararı verilmesini talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Avukat Resul Temur, dosyada var olan her iki tanığın da beyanlarının esas alınmaması gerektiğini belirtti. Temur, beraat talep etti. Avukat Hazal Sürmeli, dosyada “örgüt üyeliğine” dair herhangi bir kriter olmadığını söyleyerek, beraat talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, Müftüoğlu’nun beraatına karar verdi.