Gerçek anlamda “genç kızların sevgilisi” Edis Görgülü, müzik piyasasında uzun zamandır beklenen patlamayı sonunda gerçekleştirdi. Mart ayında çıkan Ân albümüyle hem listeleri kasıp kavurdu, hem de kendine has iletişimiyle sosyal medyayı. Edis’in başarı hikayesini ve kişisel marka yolculuğunu anlattı…
Öncelikle albümünüzden bahsedelim. İlk albümünüz Ân, Mart ayında yayınlandığından beri listeleri kasıp kavuruyor. Albümünüzün bu kadar beğenilmesinin altında yatan sebepler sizce neler?
Teşekkür ederim. Mutlulukla heyecanla takip ediyorum ben de sizler gibi. Sağlam bir ekip çalışması olduğunu düşünüyorum ve samimi bağlarla oluşmuş bir ekip çalışması. Kendi adıma da gerçek hikayeleri farklı bir dille anlatmanın ve beklenmeyeni vermenin sanatçının kariyer yolunda çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hayallerimi, duygularımı, vizyonumu, sağımı, solumu, ruhumu, neyim varsa onu bir cd içerisinde “gerçekleştirmek” adına bir baraj gölünde su biriktirirmişçesine emek biriktirdim ve sonunda o barajın kapakları açıldı ve şarkılarım özgürlüklerine kavuştular. Su akıyor yolunu buluyor içim ferah konserler mükemmel, inanın çok memnunum her şeyden. Şu anın kıymetini bile bile ilerlemeye çalışıyorum. Bu yaklaşımların bütünüdür sebep, bir başarı varsa ortada.
Albümün tanıtımı sırasında nasıl bir içgörüyle hareket edildi? Özellikle bir dönem Twitter üzerinden hayranlarınızla birebir etkileşime geçmiş olmanızı bir iletişim stratejisi olarak değerlendirebilir miyiz?
Strateji kendi kendini oluşturuyor zaten ama planlı mıydı bu etkileşim, hayır değildi. Gerçekten bir gün sıkılıp üniversite yıllarımdaki gibi neden kullanmıyorum sosyal medyayı kendimi neden geri çektim diye sorguladığımda tweet atmaya başladım. O dile hakimdim ve aslında içimi en güzel yazıyla anlatabildiğim için Twitter çok iyi bir araç oldu aramızda. Mesela fotoğraf çekilmeyi pek sevmem, Instagram’ım o nedenle çoğu zamanda iş paylaşımlarıyla dolu. “Strateji” adı altında beni life style fotoğraf çekimleri yapma konusunda ikna ediyor ekibim şu an. Umarım başarabilirler. Albüm tanıtım sürecindeki içgörüye gelirsek yayılımın organik olmasını bekledik. Olabildiğince direkt anlatmadan özel gecelerle ve paketlerle sunmadan sadece kapağı ve albümü bütün mecralarda göstererek, dinleyiciyle beni yalnız bırakmayı seçtik. Geri dönüşler alındıkça arkası geldi. PR git gide büyüdü başarı başarıyı getirdi ve doğal olarak da bu yayılım beni çok mutlu etti. Ürünü tanıtabilirsiniz ama şarkınızı dinlemeye ikna etmeye çalışmak bana yanlış geliyor. Organik derken bundan bahsediyorum. İlk steril bir alan yaratıp, sonra talebe karşılık vermek üzerine oldu benim PR çalışmalarım. Çalıştığım ekipler hassasiyetlerimi anlayarak ilerlediler bu da benim için önemliydi.
Oldukça genç yaştan beri müzikle uğraşıyorsunuz. Başarı hikayeniz, bir marka olarak Edis’in oluşumunda ne kadar öneme sahip?
Bir marka olarak “Edis”in oluşumu Edis’in de aynı markaya hizmet ettiğinin farkında olmasıyla oluşabilir diye düşünüyorum. Aldığım eğitim ve öğrendiğim disiplinler bana bunu anlattı hep. Duygularımın yön verdiği bir iş yapıyorum ama yaptığım işe duygusal bakmıyorum. Dengesi zor ama kurulduğu an ayaklarınız yere sağlam basıyor demektir.
Geçtiğimiz aylarda iki büyük reklam anlaşmasına imza attınız. Sürecin nasıl ilerlediği konusunda bilgi verebilir misiniz?
Yine iyi ekiplerin uyumu ve iyi niyet içeren diyalogların olduğu güzel yürütülen bir süreç oldu bizim için. İlk markamız açıklandı, benim için heyecanlı bir maratondu. İlk televizyon reklamım olması sebebiyle de özel hissettirdi.
Çalıştığınız markalarda en çok önem verdiğiniz şey nelerdir?
Aslında en çok dikkat ettiğim “Edis” markasıyla olan uyumu. Markanın veya marka grubunun sosyal sorumluluk tarafında durduğu yere de bakıyorum ek olarak. Sahip çıkabileceğim, arkasında durabileceğim bir ürün mü ve daha ne katabilirim diye düşünüyorum. Reklam işi hem zevkli hem de maddi manevi tatmini olan bir süreç ama beni en çok markaların doğru yer ve doğru zamanda kavuşması etkiliyor. Kendim de iletişim mezunu olduğum için yapılan başka işleri de aynı eleştirel gözle ve heyecanla takip ediyorum.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye sözcülüğü görevini üstlendiğiniz açıklandı. Burada ne gibi görevler üstleneceksiniz?
Bu sene özellikle üstünde duracağımız konular kadına şiddetin her türlüsünün sonlandırılması, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesi, cinsiyet eşitliği, üreme sağlığı ve Suriyeli gençlerin topluma uyum süreci gibi önemli ve hassas konular. Hedef kitlemi ve daha fazlasını bilinçlendirme, yardım ulaştırma, kendi sektörel döngümde de farkındalık yaratma adına birebir görüşmeler, ziyaretler, uzun seyahatler ve konferanslar yapacağım uzun bir maratona çıkıyoruz. Mesleki kimliğim dışında toplumsal hassasiyetleri olan biri olarak insanlar için ne yapabilirim mesleğimi de bu anlamda onlar için nasıl bir avantaja dönüştürebilirim gibi sorularım vardı. O sorularımın cevabını UNFPA’de buldum. Birleşmiş Milletler çatısı altında güvenli bir alan içerisinde bu çalışmaları yürütebilecek olmak, benim için ayrı bir mutluluk oldu.
All Stars Music ile iş birliğinizin detayları nelerdir? Markalaşma sürecinizde ne gibi katkılar sağlıyor?
All Stars Music benim Global Edisyon Haklarımı yöneten kişisel olarak da ekibinin her bir üyesiyle çalışmaktan da ayrı ayrı zevk aldığım çok sevdiğim bir kurum. Özellikle reklam işbirliklerinde hem artist ve telif dünyasına hem de marka rasyonellerine çok hakim oldukları için işin gerçekleştirilmesi ve sağlıklı yürütülmesinde büyük katkıları oluyor. Menajerlik ve Prodüksiyon şirketim Bon Medya’yla da mükemmel bir uyum yakaladılar. Mine Aksoy, sevgili Mine, dünyadaki sektörel gelişme ve değişimleri buradaki şirketlerin, hedeflediğinden de çok ileri bir yerden görebilen, bu geçişlere ekibini kolay hazırlayabilen ve sanatçılarına da ciddi anlamda sahip çıkan değerli bir iş insanı. All Stars’ın sektörde durduğu yer ve kazandığı devinimler beni sanatçıları olarak gururlandırıyor. Şu an çalıştığım tüm kurumlara kalben de bağlıyım. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum.