Hamas’ın geniş çaplı saldırısı sürpriz olabilir ama “barut fıçısında” “yeni” bir çatışma hiç de şaşırtıcı değil.
Çin’in siyasi elitleri Orta Doğu’daki zorlukların tamamen farkında ve her zaman doğru bir rota izliyorlar. Tepkileri de oldukça öngörülebilir. Tıpkı daha önce olduğu gibi Çin, ateşkesin tesis edilmesi ve sivil kayıpların en aza indirilmesi konusundaki müzakerelere odaklandı.
Ancak Washington’dan Riyad’a kadar pek çok kişi Çin’in gerçekte ne istediğini ve ne zaman daha derin bir müdahalede bulunacağını merak ediyor.
ÇİN’İN NİHAİ VİZYONU
Obama yönetimi tarafından “Asya’ya yönelme” vizyonu önerildiğinden beri, Çin açısından yapılacak en iyi hamlenin ‘Orta Doğu’daki durumu daha da karmaşık hale getirmek ya da en azından ABD’yi oyalamak için buradaki gerilimi azaltacak şeylerden uzak durmak’ olduğu öne sürülebilir.
Ancak Çin tam tersi bir yolu seçti ve Suudi Arabistan ile İran arasındaki uzlaşmayı bile kolaylaştırdı.
Çin için “ideal” bir Orta Doğu modeli düşünelim. Bu bölgenin, büyüyen pazarları, üretim ortakları ve Avrupa ile Afrika’ya ulaşım merkezleriyle Kuşak ve Yol’un kilit bir unsuru olması lazım. Ne yazık ki kısa sürede gerçekleşemeyecek olan bu durumda barış ve istikrar temel ön koşullardı.
ABD’nin stratejik varlıklarını Pasifik’e aktarmasını engellemek cazip görünebilir. Öte yandan, bu küçük hesapçılık hiç de belirleyici değil.
Askeri alanda en kötü senaryoya hazırlıklı olmak gerekir. Çin’in buna yanıtı J-20 hayalet avcı uçaklarını, büyük uçak gemilerini, 055 büyük destroyerleri, hipersonik füzeleri ve balistik gemi savar füzelerini geliştirmek oldu. Ayrıca nükleer cephaneliğini de geliştiriyor ve genişletiyor. Topyekûn bir savaşta ABD’yi yenme kabiliyetine sahip olmak, inisiyatifi ele geçirmenin tek yolu.
O halde İsrail-Filistin çatışmasının tüm bunlarla ilişkisi ne?
“SORUN ÇIKARAN” KİM?
Bu “ideal” Orta Doğu modelinde İsrail, ılımlı bir pazara sahip iyi bir ortak olabilir. Ayrıca İsrail’in bazı teknolojik alanlarda liderlerden biri olması işbirliği için de fırsatlar sunuyor. Bununla birlikte ülke, her zaman Çin’in vizyonundan faklı adımlar attı. İstikrara yardımcı olan bölgesel bir güç olarak hareket etmedi.
Aslında İsrail bu çatışmadan hemen önce Suudi Arabistan’a biraz daha yaklaşıyordu.Görünüşte Hamas bu kez Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki uzlaşma rotasını bozmaya çalışan “baş belası”. Fakat tarafsız gözlemcilerin çoğu İsrail’in Filistin topraklarına tecavüz etmekten, ırk ayrımcılığı politikaları uygulamaktan ya da Müslümanları kışkırtmaktan asla vazgeçmediğini unutmayacaktır. Filistin halkının yıllarca verdiği korkunç kayıplardan bahsetmeye bile gerek yok.
Ahlaksız apartheid duvarının bir şekilde “etkili” olduğu tartışılabilir. Ancak İsrail’in yaptığı sadece yangına körükle gitmektir. Filistin halkı kendini direnişe adayacak kadar öfkeli olduğu sürece, duvar er ya da geç aşılacaktır.
İSRAIL’İN KAFA KARIŞTIRAN VİZYONU
İsrail, bu çatışmadan önce bile Çin’in vizyonuyla keskin bir tezat sergiledi.
Yahudiler arasında derin ideolojik ayrışmalar vardı, hatta bazıları dini nedenlerle Siyonizme karşı çıkıyordu. Bu nedenle, aşağıdaki kısa tartışmada sadece iktidardaki sağ kanadı ele alacağım.
İsrail’in askerî açıdan inisiyatif almak ve en kötü savaşa hazırlanmak istemesi anlaşılabilir bir durum. İsrail’in tepeden tırnağa silahlanma hakkı var. Bu hakikaten de devletin güvenliğinin en önde gelen teminatı. Fakat diğer pek çok ülkenin aksine İsrailliler her zaman ihtiyatlı davranmadı. Kendilerine sadece taş atan Filistinli gençleri bile vurdular.
İkincisi, bazı Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurmak ve bunları istikrara kavuşturmak. Bu işe yaradı. Mısır’ın şu anda 1000’den fazla Abrams tankı var ama şu ana kadar çok az insan İsrail ile savaşa gireceğine inanıyordu.
Ancak her zaman sadece siyasi elitlerin dahil olduğu diplomatik ilişkilerin resmin tamamını yansıtmadığı unutulmamalı. İsrail yıllardır bölgede nefret üretiyor. Uzun vadede, baskıcı ve işgalci tutumunu sürdürmesi onu güvende tutmaya yardımcı olmuyor. Biriken öfkenin ne zaman ateşleneceğini ve Arap siyasi elitlerinin kamuoyunun görüşüne uyup uymayacağını ya da bunu kullanıp kullanmayacaklarını kimse bilmiyor.
İsrail’in kendisi de barut fıçısının üzerinde oturuyor. Tüm Filistin halkını tehcir edemezler. Bilakis, işgücünün bir parçası olarak onlara ihtiyaçları var. Öyleyse neden onlara adil davranmıyorlar?
Ve bu işgal insanlar arasındaki sürtüşmeyi de artırdı. Öyle ki kavramsal olarak ayrımcılık politikalarıyla da çelişiyordu. Bu, aşırı sağcı radikal Likud için bile sorun teşkil ediyordu.
Bu durum, İsrail politikalarındaki tutarsızlık ya da farklı siyasi yelpazelerdeki seçmenleri memnun etmeye çalışan politikaların bir karışımı şeklinde yorumlanabilir.
ZAYIF UMUTLAR
Çin’in temel yaklaşımı iki devletli çözümü savunan Arap ülkelerine yakın durmak. Pekin her iki tarafta da sivillere dönük şiddeti kınayan BM kararını destekledi. Ancak İsrail’in pek çok kez talep ettiği şekilde Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlamadı. 2006 yılında Hamas, Filistin halkının yasa dışı işgale karşı direnme iradesini yansıtan seçimleri kazandı. Hamas’ı terör örgütü olarak adlandırmak ve yasal yönetim hakkını inkâr etmek ise hiçbir zaman barış getirmedi.
Çatışma başladığından beri İsrail, Gazze Şeridi’ni “temizlemek” ve “Hamas’ı yok etmek” gibi kısa vadeli yeni bir vizyon dillendiriyor. Bu eninde sonunda insani bir felaketle sonuçlanacaktır. Ayrıca Hamas yoktan var olmadı. İsrail baskıyı sürdürdüğü sürece yeni bir örgüt mutlaka ortaya çıkacaktır. İsrail bunu iyi biliyor olmalı. Ne de olsa El Fetih ve Hamas ile karmaşık bir mazisi var.
Açıkçası, iki devletli çözüm sadece Çin’in uzun vadeli “ideal” vizyonuna uyuyor. Yakın vadede ise bunu gerçekleştirme umudu zayıf. Fakat barışa giden yolu göstermek için tekrar tekrar buna atıfta bulunmaya değer.
Müthiş gelişmiş bir orduya sahip olan İsrailliler hala tedirginlik içinde yaşıyor. Askeri hazırlıkları yüzünden sosyal refah, araştırma programları veya doğrudan sivillere fayda sağlayan diğer alanlarda kullanılabilecek çok fazla kaynağı tükettiler.
“Barış toprağı” çözümüne geri dönmek ve kışkırtıcı politikalara son vermek İsrail için daha iyi bir alternatif olacaktır. Şu anda İsrail, taşı defalarca dağa yuvarlayan Sisyphus gibi. Bir savaşı kazandı ve sonra tekrar saldırıya uğradı. Bu açıdan bakıldığında Çin’in barıştan yana yaklaşımı da İsrail’in bu trajik döngüden kurtulmasına yardımcı oluyor.
Çin müzakere etmek istese de İsrail’i buna mecbur bırakamazdı. Bazı İsrailli siyasi elitler bu yönde hareket etmeyi kabul etse de önce “yerleşimciler” meselesini çözmeleri ve İzak Rabin gibi suikasta uğramalarını engellemeleri gerekiyordu.
İsrail için hakikaten “hayırlı” olacak savaş, devleti doğru yola sevk eden bir iç siyasi çatışma olabilir.