Türkiye’de suça sürüklenen çocuklar meselesi yeniden TBMM gündeminde.
Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti sonrası yoğun tartışmalara neden olan konu, 11. Yargı Paketi taslağı kapsamında yeniden ele alınıyor. Uzmanlar, pakette yer alan yeni düzenlemelerin mevcut eksiklikleri giderme konusunda yetersiz kalabileceği uyarısında bulunuyor.
“Islah Değil, Cezalandırma Odaklı” Eleştirileri
Türkiye’de çocuk cezaevlerinin ıslah yerine cezalandırmaya odaklandığı eleştirileri sürerken, önleyici politikaların ve destek mekanizmalarının eksikliği dikkat çekiyor. Uzmanlar, cezai yaptırım yerine psikolojik destek, eğitim ve sosyal rehabilitasyon önlemlerinin artırılmasını öneriyor.
Avrupa Ülkelerinde Çocuk Adalet Sistemi
Almanya: Cezadan Çok Yönlendirme
Almanya’da cezai sorumluluk yaşı 14. Küçük suçlarda çocuklara ceza yerine “diversiyon” adı verilen yönlendirme, sosyal hizmet veya eğitim programı uygulanıyor. Bu sistem, çocukların erken yaşta “suçlu kimliği” kazanmasını önlemeyi hedefliyor.
Norveç: Onarıcı Adalet Modeli
Norveç’te cezai sorumluluk yaşı 15. Ülkede çocuklar için “gençlik cezası” ve “gençlik takibi” gibi uygulamalar mevcut. Hapis cezası son çare olarak kullanılıyor. Devlet, suça karışan çocukları eğitici ve terapötik programlarla topluma kazandırıyor.
Hollanda: Cezaevinde Eğitim Zorunluluğu
Hollanda’da cezai sorumluluk yaşı 12. Genç hükümlüler cezaevinde bile eğitimlerine devam etmek zorunda. Rehabilitasyon kurumları tahliye sonrası da çocukların okul veya işe dönüş sürecini takip ediyor.
İspanya: Rehabilitasyon Odaklı Sistem
İspanya’da 18 yaş altı çocuklar klasik cezaevine gönderilmiyor. Bunun yerine “yeniden eğitim merkezleri” adı verilen kurumlarda eğitim, terapi ve topluma entegrasyon odaklı bir süreç yürütülüyor. Bu sistem sayesinde tekrar suç işleme oranı yüzde 70’in altına indi.
Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?
TBMM’de gündeme gelecek yeni düzenlemelerin, çocukların cezai sisteme girmeden önce rehabilitasyon temelli yaklaşımlarla desteklenmesini öngörmesi bekleniyor. Uzmanlar, Avrupa’daki örneklerde olduğu gibi “önleyici, eğitici ve onarıcı adalet” ilkelerinin Türk hukuk sistemine uyarlanması gerektiğini vurguluyor.

