Dün akşam yayınlanan bölüm Totalde 12., AB’de 10., ABC’de 6. olabilmiş. Bunlar pek hayra alamet sonuçlar değil. Peki, Survivor’ın bu yıl önceki sezonlara göre daha az izlenmesinin sebebi ne olabilir?
Öncelikle şunu yazmak gerekir; Survivor seyircisi, TV’de izleyecek alternatif şeyler arayan seyirci. Ulusal kanallarda şöyle bir zap yaptığınızda göreceğiniz şey şu; dizi, dizi, dizi, bu kanalda da dizi, o kanalda da dizi! Aynı hikayeler, aynı suratlar. Rekabet yüzünden dizi süreleri uzayınca hepsi ağlak dramalara döndüğünden bu bağırtı çağırtıdan uzaklaşmak isteyenler için tek bir seçenek vardı; Survivor!
Seyirci dizilerden kaçıp bu yarışmaya sığındı ama yayıncılığın şekli değişiyor. Şimdi o alternatif izlence arayanların elinin altında Netflix, BluTV, Amazon Prime Video, Gain ve hatta yine Acun Medya’nın platformu olan Exxen var ama bu tek başına Totaldeki 12.liği açıklamıyor.
Bir zamanlar ulusal kanallarda yayınlanan en erotik şeydi Survivor. Boylu poslu, kaslı genç adamlar, güzel vücutlu genç kadınlar adada şortlarla-bikinilerle bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Kimse inkâr etmesin; bunu izlemek herkesin hoşuna gidiyordu ancak yarışma yıllar içinde muhafazakarlaştı ve parkur yarışlarından başka bir şey izletmez oldu. Halbuki seyircinin asıl ilgisini çeken bir grup erkek ve kadının ıssız bir adada Robinsonculuk oynamasıydı.
Düşen reytinglerin en önemli sebebi ise bu yıl yarışmada gerçekten ünlü pek kimsenin olmaması. Batuhan Karacakaya, Çağrı Atakan, Melis Sezer, İsmail Balaban, Hayrettin, Öykü Çelik, Cemal Hünal, Merve Aydın, Meryem Kasap, Barış Özbek… Bunların hiçbiri kumandayı TV8’e çevirtmek için bahane yaratmıyor. Sonraki sezonda bu az tanınmış ya da hiç tanımadığımız “ünlüler” yerine gerçek yıldızlar yer alırsa işler değişir. Ancak katılımcılar açısından Survivor’ın en sönük sezonunu izliyoruz.
Peki, şimdi ne olacak? Düşen reytingler elbette TV8’in de umurundadır ve giderek artan şiddette kavga göreceğimize eminim. Bol kavgalı bölümler bizi bekliyor ama insan 3T Taner’in “Daçminnnn gooş” diye çığırdığı, Nihat Doğan’ın adayı aforizmaya boğduğu, Hasan’ın adadaki malzemelerle ev yapıp bir Robinson’a dönüştüğü zamanları özlüyor.