İşte O yazı…
Şarkı söylerdi ya…”Kaderimde hep güzeli aradım”
Oysa bırakınız güzeli bulmayı tam bir hayal kırıklığı içindeyim.
Edebiyat ve sanat vadisinde kendinden bilgiliye üstad demeyi, ona hürmet etmeyi, nezaketin en önemli meziyet olduğunu, bunlarsız her şeyin birer hiç olduğunu öğrenerek geldik bu günlere…
İstanbul’da gerek Eskader’e, Türk Edebiyatı Vakfına, gerekse Yazarlar Birliğine ne zaman uğrasak kendimizden büyük olan üstatlarımızı ölçülü bir saygı ve nezaketle dinler, onlardan feyz alır ve derin bir haz ve mutlulukla evimizin yolunu tutardık. Günlerce etkisinde kalırdık o sohbetlerin.
Edepsiz edebiyat, tefekkürsüz hitap, nezaketsiz üslup, şimdilerin moda davranış biçimleri olsa gerek. Kaba, küfürlü, aşağılayan, öteleyen, inciten, kıran-döken üslup sahipleri artık her yerdeler! Bu tip insanlar saydırdıkça, öteleyip hakaret ettikçe adeta büyüyorlar! Daha doğrusu büyütülüyorlar!
Dünyada söylenmeyecek, anlatılmayacak hiçbir şey yoktur ancak üslubunca yapılırsa güzeldir, etkilidir, kalıcıdır! Nezaket ve nezahet önemli bir ölçüdür ama bilene ve anlayana hiç kuşkusuz.
Kültür ve Eğitimde yığınla kırıkları olan, sınıfta kalmış talebe gibiyiz her birimiz. Televizyonlarımız boş, bomboş yayın yapma yarışında dünyadaki bütün TV’lere rahmet okutuyorlar! Öylesine bir aymazlık hali var ki içler acısı…
Aylarca bir tek kişinin dahi evlenmediği sözüm ona “İzdivaç Programları” en önemli kanallarda ve yine en önemli saat dilimlerinde evlerimizde geleceğimizi dinamitliyor ve kimseler sesini çıkarmıyor!
Oradaki insanların halini görüp geleceğinden endişe etmeyen varsa helal olsun derim ancak! Ancak şunu herkes bilsin ki bu programlar o saat diliminde en fazla izlenen programlardır… Varın gerisini siz düşünün…
Haber kanalları aynı kimselerin gündelik kahvelerini içip dedikodu yaptıkları yayın organlarına dönüşmüş durumdalar! Tefekkür yok, tezekkür yok, kültür ve irfan yok, isabetli ve etkili tespitler yok! Baştan sona laf- ı güzaf!
Türk milleti TV izlemeyi seviyor.
Olabilir, bu bir kusur olmasa da elbette istenen bir durum değil. Gönül ister ki kitap okunsun, kitaplarımız milyonlar satsın, bir gönül ve medeniyet seferberliği yapılsın lakin bunları şimdilik hayal etme, temenni etme noktasında bırakalım ancak bu insanların doğru dürüst izleyeceği TV yapımları da yok denecek kadar çok az…
TRT bizim vefakâr ve cefakâr TRT’miz…
Türkü orada, şarkı orada, geleneksel yapımlar orada, eğitici yapımlar yine orada! İyi ki zamanında düşünüp şu TRT’yi kurmuşlar. TRT olmasaydı emin olunuz ki şu an üç beş türkü dışında türkümüz kalmazdı yarına. TRT olmasaydı onca bestelenen Türk Müziği eseri de olmazdı ve TRT olmasaydı kimseler ne Ertuğrul Gazi’yi, ne Osmancık’ı, ne Abdülhamit Han’ı, ne de Küçük Ağa dizini çekerdi!
Şu aralar TRT’de çok güzel şeyler oluyor…
TRT Genel Müdürümüz Sayın Şenol Göka Beyefendiye ne denli teşekkür etsek azdır. Onlarca Radyo, televizyon kanalı ile tam olarak bir Kültür ve Eğitim reformunu gerçekleştiriyor. Yani TRT hem Kültür hem Eğitim Bakanlığı gibi maşallah… Bundan beş on yıl önce günün birinde sadece türkü dinlenen bir radyo kanalı olacak deselerdi asla inanmazdım. Şimdi TRT Radyoları reytingde televizyonlarla yarışıyor! İddia ediyorum, çok değil, yakın zamanlarda insanlar yine radyolu günlere ciddi dönüşler yapacak!
TRT Radyo Dairesi Başkanı Sevgili Amber Türkmen Hanımefendi’den bahsetmesem her şey eksik kalacak… TRT Radyolarının başındaki bu güzel ve zarif Hanımefendinin insan kaynaklarını doğru yönlendirmesi, meseleye hâkim olması, milli ve yerli bir perspektiften meseleye bakması, duyarlılığı, beraber çalıştığı insanların gücüne inanması, yaptığı işe sevgisini katması… İşte bu başarıyı da beraber getiriyor. Tebrikler ve teşekkürler Amber Türkmen!
Eskiden TRT özel kanalları örnek almalı derdik.
Devran döndü, kurum emin ellere geçince şimdi de tam tersini söylüyoruz. Samimi söylüyorum, şu özel kanallar artık TRT’yi örnek alsa, TRT düzeyinde yayın yapsa ve kaliteli yapımlara yönelse artık diyorum…
Vesselam…