İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davada karar verildi. İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Bir önceki duruşmada savcı, İmamoğlu’na dört yıl bir aya kadar hapis cezası verilmesini ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘siyasi yasak’ içeren 53. maddesinin de uygulanmasını istemişti.
İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, bugünkü duruşmada tanıkların dinlenmesi, delillerin toplanması ve diğer usulü işlemlerin tamamlanması konusunda ısrarcı olacaklarını söyledi ve bunlar yapılmadan mahkemenin bir karar vermemesi gerektiğini savundu.
DURUŞMA KAVGALARLA BAŞLADI AVUKATLAR SALONA ALINMADI
Ekrem İmamoğlu davasının duruşması gergin başladı. Duruşma salonuna girişte kaos yaşandı. Çevik Kuvvet ekipleri önlem aldı. Duruşmada tanık olarak dinlenecek olan Murat Ongun’un bile içeri girmekte zorluk yaşadı.
EKREM İMAMOĞLU DAVAYA GİTMEDİ: İMAMOĞLU NEREDE?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu karar duruşmasına katılmadı. İmamoğlu duruşma başladığı sıralarda Davutpaşa Anadolu Lisesi’ndeydi. İmamoğlu öğrencilerin alkışlarıyla karşılandı.
DURUŞMADA İÇİN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ARTIRILDI
Duruşma öncesinde güvenlik çalışanları Adliye’nin önünde güvenlik önlemlerini artırdı ve bölgelere barikatlar kurdu. O anlar kameralara yansıdı.
TANIKLAR DİNLENDİ
Murat Ongun: Gazeteciler, Soylu’nun İmamoğlu’na ahmak dediğinden bahisle görüşmek istedi. Ben de başkana ilettim ve gazetecileri davet ettim. Gazeteciler bu beyanı sordu, başkan da buna binaen cevap verdi.
İmamoğlu’nun kampanya direktörü Necati Özkan: Ekrem Bey’in siyasi danışmanıyım. Olay günü Üsküdar’da toplantıdaydık. Süleyman Soylu’nun Ekrem Başkana karşı yakışıksız ifadeleri bize iletildi. Türk siyaseti adına açıklamaların çok kötü olduğunu, buna karşılık verilmesi gerektiğini söyledim.
SOYLU’NUN TANIK OLARAK DİNLENMESİ TALEP EDİLDİ
Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat: İddia makamından sunduğumuz uzman mütalaaları ve tanık beyanlarından sonra değerlendirme yapmasını ve karar açıklamasını talep ediyoruz.
Polat ayrıca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tanık olarak dinlenmesini talep etti.
İMAMOĞLU’NUN AVUKATI AÇIKLAMA YAPTI: SERT BİR KARARA HAZIRIZ
İmamoğlu’nun avukatı Gökhan Günaydın “Saray’dan bize İmamoğlu’nun önünün kesilmek istendiğine dair bilgiler geliyor. Sert bir karar hazırız, hazırlıklıyız.” açıklamalarında bulundu.
REDDİ HAKİM TALEBİ REDDEDİLDİ
İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada bugün karar çıkması bekleniyor. Duruşma salonun olduğu koridor bariyerle kapatıldı. Gazetecilerin bir bölümü salona alınmadı. İmamoğlu’nun avukatları duruşmanın başlangıcında reddi hakim talebinde bulundu ancak bu talep reddedildi.
SÜLEYMAN SOYLU’NUN GÖRÜNTÜLERİ İZLETİLDİ
Mahkeme salonunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görüntüleri izletildi.Konuyla ilgili açıklama yapan Avukat Kemal Polat videonun ardından, “Tam da bu nedenle dinlenmesini istiyorum. Burada manipülasyon içermektedir. Biz kendisi hakkında dava açmadık. Müvekkilimiz kamu görevlisidir. Kamu görevlisine ahmak diyen şahsa karşı bu bir hakaret ise savcılık resen harekete geçmelidir” dedi.
EKREM İMAMOĞLU HERKESİ SARAÇHANE’YE ÇAĞIRDI
İBB Başkanı İmamoğlu “16 milyon İstanbullunun evi Saraçhane’dir. İstanbul ve Türkiye, iradesine daha önce nasıl sahip çıktıysa bugün de çıkacaktır. Karar ne olursa olsun, kâh sevincimizi kâh irademizi göstermek adına herkesi saat 16.00’da Saraçhane’ye davet ediyorum” dedi.
MERAL AKŞENER VE ALİ BABACAN’DAN DESTEK GELDİ
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı, Twitter hesabından bir paylaşım yaptı. Babacan, “Siyasi yargı kararlarıyla milli iradenin engellenemeyeceğini en iyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilmesi gerekir. İBB Başkanı Sayın İmamoğlu ile ilgili yargıdan adil bir karar bekliyoruz.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise Twitter hesabından bir paylaşım yaparak, “Ankara’dan yola çıktım, Saraçhane’de görüşürüz.” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU’NUN AVUKATI: UMARIM MAHCUP EDERSİNİZ
Yeniden başlayan duruşmada, İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat söz aldı. Avukat Kemal Polat, “Duruşmanın bundan sonrasının SEGBİS’e kaydedilmesini talep ediyorum. Bundan sonra çok uzun savunmalar yapılacak. Ben uzun konuşmak istemiyorum. Umarım mahcup edersiniz” dedi.
AVUKATLARIN TALEBİ KABUL EDİLDİ
Hakim, SEGBİS ile kayıt alınması için ilgili kişileri çağırttı.
Avukat Sercan Polat’a esas hakkındaki savunması soruldu.
“NEDEN SUÇ UNSURU DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KANITLANMAMIŞTIR”
Avukat Sercan Polat’a esas hakkındaki savunması soruldu. Polat, kendilerine savunma için yeterli süre tanınmadığını belirterek özetle “Esas hakkındaki mütalaada bizim lehimize olan 7 delilden bahsedilmiyor. Neden 7 tane delile üstünlük tanınmadığı anlaşılmamıştır. Neden suç unsuru düşünüldüğü kanıtlanmamıştır. Bu sözlerin Süleyman Soylu’ya söylendiği açıktır” dedi. Polat, delillerin İmamoğlu’nun beraatine yettiğini belirterek İmamoğlu’nun beraatini talep etti.
Polat’tan sonra söz alan avukat Turan Taşkın, “Israrla bu salonun küçük olduğunu söyledik. Israrla burada savunma yapmaya çalışıyoruz. Bugün bir bilimsel mütalaa sunuldu. Sayın savcı mütalaasını değiştirme gereği bile duymadı” dedi.
Taşkın, hakaret suçu unsurlarının oluşmadığının açık olduğunu vurgulayarak, “Öne sürdüğümüz her delil tarafınızca duruşmayı uzatmak olarak nitelendirildi. Yerel mahkeme kararları kesin değildir. İstinaf süreci var. Neden böyle bir niyetimiz olsun? Davayı uzatmak olsa amacımız dosyayı bırakabilirdik. Bu somut olayda mahkemenin vicdanıyla hareket etmesini ve adil bir karar vermesini talep ediyorum” dedi ve İmamoğlu’nun beraatini istedi.
“BU BİR HAK İHLALİDİR”
Avukat Gökhan Günaydın da savunmasında “Çağdaş bir ülkede kolluk kuvvetleri duruşmanın alenileşmesi için çabalar. Buraya bir bakın, basın mensupları yerlerde. Bu adliyede daha rahat bir salon yok mudur? İçeri insanlar giremiyor. Duruşmada olanı biteni anlatmaya devam edeceğiz. Bu bir hak ihlalidir.Dördüncü celseden bu yana bir sürü şey oldu. Tanıklar getirdik. İmamoğlu’nun sözlerinin ne olduğunu söylediler. Öğretim üyeleri verdikleri mütalaalarda yazılanlar iddia makamının mütalaasında bir cümle değişikliğe neden olmaz mı? Ben hukukçu olarak diyebilirim ki ortada bir dava mı var? Ortada bir dava olsaydı ahmak sözcüğünü söyleyene açılmaz mıydı o dava?” diye sordu. Günaydın “Türk yargısına güveniyoruz” dedi.
Günaydın sözlerini şöyle sürdürdü:
Sonuçta YSK üyelerine hakaretle açılan bu davada bir tane YSK üyesi bile hareket edildiği iddiasıyla davaya katılmamış, şikayetçi olmamıştır. Hem Türkiyenin hem de İstanbul’un geleceği etkilenmek istenmektedir. Türkiye’yi yöneten bu kişiler, Türkiye’de yaşayan her gruptan insana hakaret ve aşağılama hakkını kendilerinde görüyorlar ve bunu yargı korumasına almış durumdalar. Bu tahakkümcü ve düşmanlaştırıcı yaklaşım sadece siyasetle sınırlı kalmıyor. Devlet kurumları, sivil toplum, meslek odaları ve vatandaşlara da yayılıyor. Bu adaletsizlik toplumun tüm alanlarına sirayet etmiş durumda. Bu gidişat, hem toplumsal yaşama hem de kurumlara ve adalete güveni derinden sarsıyor. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde süregelen yargılamada, adil yargılama hakkının ve doğal hakim ilkesinin açık ihlalleri yaşanmaktadır.
Öncelikle söylemeliyiz ki, ortada unsurları ile ortaya çıkmış bir suç yoktur. İçişleri Bakanı’nın kendisine ilişkin sözünü, aynı sözcükle iade eden Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası ve siyasi yasak istemli dava açılıp yürütülüyorken, yargı merciileri tarafından Süleyman Soylu’ya yönelik herhangi bir işlem gerekli görülmemektedir. Bir kere daha ifade edelim: Ekrem İmamoğlu her ne kadar sanık sıfatıyla yargılanıyor olsa da, gerek Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan suç tipi, gerekse manevi ve maddi unsurları açısından işlenmiş bir suç ortada yoktur. Dolayısıyla bizler, savunma avukatları olarak, Ekrem İmamoğlu’nun masumiyet karinesinden neden yararlandırılmadığını sorguluyor değiliz. Ancak biz, aynı sözü söyleyen iki kişiden biri ayrıksı tutulurken, diğerine yönelik ağır bir soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülüyor olmasını, siyaseten anlıyor ancak hukukun açık ihlali olarak görüyor ve kabul etmiyoruz.
Diğer taraftan, İddianameyi kabul eden ve davayı 5 inci Celseye kadar yürüten Hakim’in, 2022 Yaz Kararnamesi ile, kendi talebi olmaksızın ve hatta kendi rızası hilafına, hakkında yürütülen bir soruşturma bulunmaksızın, teamüllere tümüyle aykırı olacak biçimde, daha 2.5 yıl gibi bir süresi varken geldiği bölge olan Karadeniz’e tayin edilmesi, açıkça doğal hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Bu kanımızı güçlendiren bir başka etmen, sözü edilen hakimle ilgili basına yansıyan iddialardır. Köşe yazılarından öğrendiğimize göre, davanın eski hakimi, İmamoğlu’na hapis cezası ve siyasi yasak vermesi durumunda ödüllendirileceği, aksi durumda cezalandırılacağına yönelik söylemlere muhatap olmuş, buna karşın ceza vermek yerine tevsii tahkikat taleplerimizi kabul etmesi üzerine tayini çıkarılmıştır. Bu iddiaların doğru olup olmadığını şüphesiz bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki, Türkiye’nin siyasal yaşamının dış müdahalelere kapalı olması ve yargı bağımsızlığının sağlanarak sürdürülmesi açısından çok önemli bir gösterge olacak bu davanın eski hakimine yönelik bu iddialar, HSK tarafından soruşturulmalı, Hakim’in ifadesi alınmalı, konu aydınlatılarak kamuoyunun vicdanı tatmin edilmelidir. HSK’nın tüm bu gereklere karşın herhangi bir adım atmıyor olması, doğal hakim ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlaline yönelik kanaatleri güçlendirmektedir.
Bu ortamda tarafsızlığını yitirmiş Mahkeme Hakimine yönelik “reddi hakim” talebimiz anında reddedilmiş, hukuka aykırı olarak usuli işlemlere devam edilerek duruşma bugüne bırakılmıştır.
Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, kamuoyunda AHMAK DAVASI olarak kodlanan duruşma, doğal hakim ilkesinin ve adil yargılanma hakkının açık ihlalinin örnekleri verilmek suretiyle bugüne kadar getirilmiştir.
Buna karşılık; iç hukukun, evrensel hukukun yüzyıllar boyunca birikmiş temel ilkelerinden sapmayacak şekilde oluşturulması, Devlet’in egemenlerin isteğine göre şekillenen bir kanun devletine değil herkesin kendisini adalet içinde ve güvenceli olarak hissedeceği hukuk devletine uygun bir işleyiş içerisine alınması, yargı mensuplarının teminata kavuşturulması, yargının nereden gelirse gelsin emir, talimat, telkin ve yönlendirmelere kapalı olması, yargı kararlarının olaylar olgular arasında bir nedensellik bağı kuran, delillere ve tanık beyanlarına dayanan, bağımsız bir gözlemciyi tatmin edebilecek kararlar vermesi, Türkiye’nin bugününe ve geleceğine gönülden bağlı her yurttaşın açık talepleri arasındadır.
Sonuç olarak; İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı karşısında yurttaşın verdiği dersi almamakta direnenlerin, yargı kararları ve idari kararlar üzerinden siyaseti dizayn etme çabalarının farkındayız.
Gezi kararı, Kaftancıoğlu kararı, HDP’nin kapatılma davası, muhalif liderlere yönelik “ensenizdeyiz” açıklamalarıyla şekillenen izleme-dinleme faaliyetleri, muhalefet seçimi kazanınca İBB’nin denetlenmesi gerektiğini anımsayan ve onlarca müfettiş gönderen, buna karşın geçmişte ve bugün yolsuzluklarıyla yurttaşın diline düşmüş AKP’li belediyeler ve başkanları ari tutan, CHP’li belediyelere yönelik peş peşe itibarsızlaştırma operasyonları yürüten, CHP Genel Başkanı’na yönelik linç girişiminin görüldüğü davanın basit yaralama kararıyla geçiştirilmesi ve İmamoğlu aleyhine doğrudan veya dolaylı olarak açılmış davalar, bütün bu oyun planının parçaları olarak önümüzde durmaktadır.
Bu davanın bir tane gerçeği vardır. Süleyman Soylu İmamoğlu’na hakaret etmiş, İmamoğlu da ona karşılık vermiştir. Ancak bu gerçeği görmezden gelip, İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirmeye çalışmanın yargının siyasete kurban edilmesinden başka bir anlamı yoktur.
Bu dava İmamoğlu’nun yargılandığı değil adalete güvenin sınandığı bir davadır. Yargı bir hata yapmış, 31 Mart seçimlerini iptal etmiştir. Yurttaşlar siyasetin gölgesinde oluşturulan bu yargı kararına karşı yanıtlarını 23 Haziran’da vermişlerdir. Adalete güven ilk hatada sınanmış ve kaybetmiştir. Şimdi yargıya düşen ilk sınanmadan dersini çıkarmak ve adalete güveni tesis etmektir. Yargının gerçeği değiştirme değil hakkı teslim etme görevi vardır.
Deneyimli hakimler, savcılar, avukatlar, kısaca saçlarını adliye koridorlarında beyazlatmış, hukuk – siyaset ilişkisine dair çok şey görmüş geçirmiş yargı mensupları tarafından bilinen ve dile getirilen bir gerçeklik vardır: Dosyayı karar verene kadar yargıç takip eder, karardan sonra dosya yargıcı takip eder.
Hepimizin kendimize, çocuklarımıza ve ülkemizin geleceğine ilişkin görevleri ve sorumlulukları vardır. Bu kapsamın, mahkemenizin vereceği karara yansıması da, kendi adımıza değil ülkemiz adına bir dilektir.
Bu çerçevede, atılı, mesnetsiz, unsurları oluşmayan suç isnadıyla yürütülen yargılamaya son verilmesi ve Müvekkili’mizin beraatine karar verilmesini talep ederiz. Emile Zola’nın dediği gibi: Gerçek yürüyor, onu hiçbir şey durduramaz!”
NE OLMUŞTU?
– DAVA NEDEN AÇILDI
Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019’da Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde bir konuşma yaptı.
İBB Başkanı konuşmasında ‘seçim döneminde kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız şekilde kullanıldığını, kampanya süresince toplumu bölen ve kutuplaştıran bir dil kullanıldığını, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalarda bulunduklarını’ söyledi.
İmamoğlu, ‘iktidarın İstanbul’da seçimi, YSK kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini’ savundu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise 4 Kasım 2019’da İmamoğlu’nu kastederek “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş bu kadar bedava değil” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu aynı gün içinde İstanbul’da gazetecilere yaptığı açıklamalarda Soylu’nun bu sözlerine yanıt olarak, “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” dedi.
Bahsi edilen açıklamayla ilgili olarak, YSK’nın yazılı suç duyurusunda bulunması ardından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Savcılığın hazırladığı iddianame, 28 Mayıs 2021’de Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesin tarafından kabul edildi ve İmamoğlu için hapis cezası talep edilen dava süreci başlamış oldu.
– İDDİANAMEDE NELER VAR
İddianamede, İmamoğlu’nun 4 Kasım 2019’da gazetecilere yaptığı açıklamada, YSK üyelerine hakaret içeren ifadeler kullandığı öne sürülüyor.
İmamoğlu’nun “açıklama sırasında kullandığı söylemle YSK üyelerine alenen hakaret ettiğinin anlaşıldığı” belirtilen iddianamede, “bu sözün, kurul üyelerinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olduğu” ifade edildi.
“İBB Başkanlığı seçiminin 6 Mayıs 2019’da YSK tarafından iptal edildiği nazara alındığında, söylemin kamu görevlisi olan ve kurul halinde çalışan mağdurlara yönelik olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı” belirtildi.
İddianamede yer alan yazılı savunmasında İmamoğlu ise söz konusu açıklamasında YSK üyelerine yönelik bir ifadesi olmadığını, bu söylemin kimse tarafından da Kurul üyelerine yönelik algılanmadığını ifade etti.
İmamoğlu’nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik, “zincirleme şekilde kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 3 ay 15 günden dört yıl bir aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.
– DURUŞMALARDA NELER YAŞANDI
Savcılık 20 Nisan 2022 tarihindeki duruşmada esas hakkındaki mütaalasını açıkladı ve hapis cezası talep etti.
Davanın bugünkünden önceki son duruşması 11 Kasım’da görüldü.
İmamoğlu’nun avukatları 11 Kasım’daki duruşmada reddi hâkim talebinde bulundu.
Hâkim, mahkemeyi uzatmaya yönelik olduğunu söyleyerek talebi reddetti.
Savcı, Nisan ayındaki mütalaasını yineleyerek İmamoğlu’na hapis cezası verilmesini ve hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘siyasi yasak’ içeren 53. maddesinin de uygulanmasını istedi.
Hâkim, duruşmayı 14 Aralık’a erteledi.
İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, bugünkü duruşma öncesi yaptığı açıklamada, “Bu celsede biz, tanıklarımızın dinlenilmesi ve diğer usulü işlemlerin tamamlanması, delillerin toplanması konusunda ısrarcı olacağız. Buradan beklentimiz açıkçası bir beraat kararıdır” dedi.
Polat, “Hukuka uyulacaksa, usule, yasalara uyulacaksa mahkemenin bir karar vermemesi gerek” ifadelerini kullandı.
– İMAMOĞLU’NUN GEÇMİŞ DAVA DEĞERLENDİRMESİ
İmamoğlu bugüne kadar yaptığı farklı açıklamalarda “hukuksuz” olarak gördüğünü belirttiği davaya tepki gösterdi.
“Ahmak” ifadesini kullanırken YSK üyelerini değil, kendisi için bu kelimeyi sarf eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt verdiğini söyledi.
İmamoğlu bir açıklamasında, “Hücremde bu konuyla ilgili tek bir endişe, korku, kaygı, hissetmiyorum ama şu mahkemeden utanç duyuyorum. Böyle bir yargılama olamaz. Şaka gibi. Trajikomik bir durum…Her ne olursa olacak ama ben her şeye rağmen bu ülkenin o yüce yargısına güvenmek istiyorum” dedi.
Ayrıca İmamoğlu, dün katıldığı bir TV programında davayla ilgili olarak şunları söylemişti:
“Her şeye rağmen yarınki mahkemenin hakimine, savcısına karar vericilerine sonsuz güvenmek istiyorum. Temennim o. Her zaman söylüyorum. Allah’ım vicdan yoksunu, adalet yoksunu insanlardan bizi koru.”
– SOYLU DAVA İÇİN NE DEMİŞTİ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Kasım ayında yaptığı açıklamada, kendisinin veya bakanlığının dava ile bir ilgisinin bulunmadığını savundu. Soylu, “Bana açılmış bir dava değil. Benim açtığım bir dava da değil. Hatta İçişleri Bakanlığı ve bağlı hiçbir birimi de bu dava ile hukuken ilgili değil” dedi. “Konunun, kullanılan ifadenin muhatabı YSK tarafından yargıya taşındığını” belirten Soylu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu davanın yargılaması sırasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, dava konusu ifadesiyle şahsımı, yani İçişleri Bakanı’nı kastettiğini söylemiş, yani hakareti bana yöneltmiş. Ben de kendisi hakkında bu ifadesinden dolayı ayrıca bir şikayette bulundum. Bu şikayet, YSK ile olan davadan ayrı olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam ediyor.”