Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, köşesinde yayımladığı belgelerden bahsederek, “Onların orijinalinin ABD’nin elinde olduğunu düşünmeden ha bire belge yayınlıyorum, Meğer ne kadar da safmışım” dedi. Selvi, “Öyle ki, New York mahkemesi yasadışı dinlemeleri dahi para karşılığı satın alınmış tanıklara dinletip kayıtlara geçiriyor” ifadesini kullandı.
Selvi’nin “ABD’de kaybolan laptop” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Meğer ne kadar da safmışım.
Bu köşeden ha bire belge yayınlıyorum.
Hem de onların orijinalinin ABD’nin elinde olduğunu düşünmeden.
Öyle ki, New York mahkemesi yasadışı dinlemeleri dahi para karşılığı satın alınmış tanıklara dinletip kayıtlara geçiriyor.
Görünen o ki, 17-25 Aralık belgeleri birkaç kanaldan ABD’ye ulaştırılmış.
Bunlardan biri de 17 Aralık’ın kayıp bilgisayarı.
Amerikan Adalet Bakanlığı Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı (DEA) ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü arasında ortaklaşa bir program düzenleniyor.
17 Aralık operasyonunu yürüten İstanbul Mali İşler Şube Müdürü Yakup Saygılıda 20 Eylül-1 Ekim 2012 tarihleri arasındaki programa katılmak üzere ABD’ye gidiyor. Saygılı, Türkiye’ye dönüşünde yanında götürdüğü Emniyet’e ait olan görev bilgisayarını ABD’de kaybettiğini bildiriyor. Bunun üzerine bir soruşturma açılıyor. Yakup Saygılı’nın kaybolan laptop’ın yerine bir laptop alması sağlanarak dosya kapatılıyor.
İçindeki bilgiler
Kaybolan bilgisayarın yerine yeni bir laptop alınması önemli değil. Önemli olan kaybolan laptop’ın içindeki bilgiler. Çünkü Yakup Saygılı, 17 Aralık operasyonuyla ilgili bilgileri o laptop’ta tutuyor. ‘O tarihte 17 Aralık’la ilgili süreç başlamış mı’ diye bir soru aklınıza gelebilir. 06.06.2011 tarihinde Turgut Happani ile başlayan bir soruşturma kapsamında başlamış. Yakup Saygılı, ABD’ye giderken son bilgileri güncellediği bu laptop’ı yanına alıyor. Tesadüfe bakın ki, donunu-gömleğini kaybetmiyor ama kozmik bilgilerin yer aldığı laptop’ını kaybediyor.
Tuhaflık sadece bu değil. Açılan soruşturmada, Yakup Saygılı’ya görev bilgisayarının içindeki bilgilerin ne olduğunu, bunların şifrelenip şifrelenmediği ve ABD istihbaratının eline geçtiği takdirde Türkiye’nin aleyhine kullanılıp kullanılmayacağı sorulmuyor. Demek ki kaybolan bilgiler önemsenmiyor. Tabii laptop’ı kaybeden FETÖ’cü, soruşturmayı yürüten FETÖ’cü olunca bu sorular sorulur mu? Tam aksine, yerine yeni bir laptop almak gibi ağır bir cezaya çarptırılarak (!) dosya kapatılıyor. İyi ki laptop’ı kaybettiği için plaket vermemişler. Şimdi bu dosya yeniden açılmayı bekliyor. Tabii Türkiye’de. Yoksa ABD’de o bilgiler çoktan kullanılmaya başlandı bile. Yasadışı dinlemeleri kullanan mahkeme, laptop’ı es geçer mi!?
Metin Topuz yanında
Şimdi sıkı durun.
Büyük balık geliyor.
ABD’ye gidiş-gelişinde Yakup Saygılı’ya Metin Topuz’un eşlik ettiği söyleniyor.
ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda irtibat görevlisi olan Metin Topuz, FETÖ operasyonu kapsamında tutuklanarak cezaevine konulmuştu. ABD’nin vizelerin askıya almasına neden olan Metin Topuz, demek ki ABD için bu kadar önemli bir adammış.
Metin Topuz ile Yakup Saygılı arasındaki tek irtibat bu değil.
Topuz’un telefonunda yapılan incelemede FETÖ’yle irtibatlı Zekeriya Öz dahil 121 kişi içinde Yakup Saygılı ilk sırada yer alıyor. Belgeler incelendiğinde ikili arasındaki ilişkinin derinlikli olduğu anlaşılıyor.
Metin Topuz, 17 Aralık operasyonundan 12 gün önce İstanbul Mali Şube Müdürlüğü’ne giderek Yakup Saygılı ile görüşüyor. 5 Aralık 2013 tarihinde gerçekleşen ve bir saat 1 dakika süren görüşmede Metin Topuz tek başına değil. Beraberinde 3 kişi ile birlikte geldikleri Mali Şube’de Yakup Saygılı tarafından kapıda karşılanıp, kapıya kadar uğurlanıyor.
17 Aralık’ta İçişleri Bakanı olan Muammer Güler’in operasyondan haberinin olmadığı dikkate alınırsa, Metin Topuz’un ne denli önemli biri olduğu anlaşılır.
Reza Zarrab ABD’de yakalandığı gün Metin Topuz, WhatsApp’ta, “O İranlı çok yakında konuşmaya başlayacak” diye yazmıştı. Bu çok şey bilen adam 17 Aralık sabahı ne yazdı acaba?