
Türkiye’de siyasetin temposu hiç düşmüyor. Son yıllarda bu tempo, yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasındaki gerilimle daha da artmış durumda. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üzerinde yürütülen soruşturmalar, sadece hukuki değil, siyasi anlamda da çokça tartışılıyor. Peki, bu soruşturmaların sonucu ne olacak?
Soruşturmalar ve Algı Savaşı
İBB, 31 Mart 2019 seçimleri sonrası CHP yönetimine geçtikten sonra farklı soruşturmalarla gündeme geldi. Terörle bağlantılı olduğu iddia edilen çalışanlar, ihale süreçleri, personel alımları ve belediye iştiraklerindeki yönetim değişiklikleri, çeşitli raporlarla kamuoyuna yansıdı.
Bu soruşturmalar, bir yandan “hukuki gereklilik” olarak lanse edilirken, diğer yandan muhalefet tarafından “siyasi baskı” şeklinde yorumlanıyor. Burada gözden kaçmayan nokta ise, kamuoyunun ikiye bölünmüş olması: Bir kesim, bu soruşturmaların tamamen siyasi amaçlı olduğunu savunurken, diğer kesim, belediyenin faaliyetlerinin titizlikle incelenmesini doğru buluyor.
Hukuk mu, Siyaset mi?
Türkiye’de yargı süreçleri çoğu zaman siyasi atmosferin gölgesinde ilerliyor. Bu nedenle, soruşturmaların sonucu ne olursa olsun, geniş bir kesim ya “zaten baştan belliydi” ya da “yargı siyasete alet edildi” yorumunu yapacak.
Gerçek şu ki, bu süreçler yalnızca hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir hesaplaşma alanına dönüşmüş durumda. Burada kazanan veya kaybeden yalnızca İBB ya da mevcut yönetim olmayacak; kamuoyunun güveni de bu süreçten etkilenecek.
Seçimlere Etkisi
Soruşturmaların zamanlaması, yaklaşan seçimler açısından kritik. Eğer süreç seçimlere yakın bir tarihte sonuçlanırsa, bu hem iktidar hem de muhalefet açısından güçlü bir propaganda malzemesi haline gelecek. İktidar kanadı “usulsüzlükleri ortaya çıkardık” söylemiyle, muhalefet ise “baskılara boyun eğmedik” söylemiyle seçmen karşısına çıkacak.
Olası Senaryolar
Suçlamalar kanıtlanırsa: İBB yönetimi ciddi bir siyasi darbe alır ve bu durum, seçimlerde oy kaybına yol açabilir.
Suçlamalar düşerse: Bu kez iktidarın hamleleri boşa çıkmış olur ve muhalefet, “hukuki zafer” söylemiyle güç kazanır.
Süreç uzarsa: Soruşturmalar seçim atmosferinde sürekli gündemde tutularak algı yönetimi yapılır.
İBB soruşturmalarının sonucu yalnızca dosyaların içeriğine değil, Türkiye’deki siyasi iklime, yargının bağımsızlığına ve medyanın dili ile algı yönetimine bağlı olarak şekillenecek. Hukukun üstünlüğü ilkesinin korunmadığı bir ortamda, bu tür davaların sonucu ne olursa olsun tartışma bitmeyecek.
Belki de asıl soru şu: Bu soruşturmalar gerçekten adalet için mi, yoksa siyasetin satranç hamleleri için mi yapılıyor?
Erkut Aktaş – Köşe Yazısı