Habertürk Yazarı fatih Altaylı, İTÜ Öğretim Üyesi Jeolog Prof. Dr.Celal Şengör‘den kendisine gelen mektubu bugünkü köşesine taşıdı.
Şengör’ün mektubunda FETÖ, TSK ve Afrin operasyonuyla ilgili yaptığı açıklamalar dikkat çekti.
‘Barış zamanı, savaş gerekli mi değil mi tartışması yapılabilir. Ama savaş çıktıktan sonra tüm bir milletin tek amacı, o savaşı kazanmaktır’ diyen Şengör, ‘O andan sonra savaş tartışılmamalıdır. Atatürk, ‘Nefsi müdafaa olmayan her savaş cinayettir’ derdi. Şunu unutmayalım: Bugün ordumuzun yaptığı vatanımızın ve milletimizin müdafaayı nefsidir. Hem de kime karşı? Uluslararası canilere karşı. Kurtuluş Savaşı’mız da öyle değil miydi? Biz bu tür savaşları kazanmaya alışkın bir milletiz, karşımızda yedi düvel olsa bile’ ifadelerini kullandı.
İşte Celal Şengör’ün o mektubu:
ANLADINIZ MI BALYOZ’UN NEDENİNİ
“SEVGİLİ Fatih,
Müthiş başarılı Afrin harekâtını göğsümüz kabararak, zaman zaman senin de dediğin gibi yaşlı gözlerle izler ve Mehmetçiğimize zafer dilerken aklıma şu geldi: Acaba şimdi, Balyoz ve Casusluk kumpaslarının neden kurulduğunu, FETÖ denen ihanet ve ahlaksızlık yuvasının amaçlarını milletçe nihayet anladık mı?
Ortadoğu denen cehennemde ejderhasını koşturmak isteyen her iblis, önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nden kurtulmalıdır.
FETÖ’nün iblislerinin amacı da işte buydu: Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflatmak; mümkünse yok etmek!
Tabii, şunu asla unutmayalım: FETÖ ve benzerleri ülkemizdeki ihanet taşeronlarıdır, ama esas patronlar dışarıdadır. Bugün artık düşman, ben düşmanım diye gelmiyor, harp ilan etmiyor; bilakis dostum, müttefikim diye gelerek içimizi oyuyor. Önce içimizdeki hainleri kullanıyor, besliyor, çoğaltıyor.
Balyoz ve Casusluk kumpasları sürerken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki komutanlarımın, arkadaşlarımın, onların ailelerinin çektikleri acılara bizzat şahit oldum. Her hapishane ziyaretinden sonra, her sözde mahkemeden eve döndüğümüzde, eşimin komutanları, arkadaşları için, vatanımız ve milletimiz için ağladığını gördüm. Hepimiz isyan ediyorduk.
Şükür ki o felaketler bitti. Ancak onun arkasından ‘Ordumuz çok zayıfladı; orduda pilot kalmadı; orduda kimse arkasına bakmadan yürüyemez oldu’ lafları dolaşmaya başladı. Bu laflar bilerek veya bilmeyerek, ihanetin devamıdır. Bunları dinlemeyiniz. Genelkurmay Başkanı’mıza, komutanlarımıza dil uzatmak bazı yazarların hobisi haline geldi. Bundan vazgeçsinler, çünkü yazdıkları doğru değildir. Uğradığı o korkunç ihanete rağmen ordunun nasıl çelik gibi ayakta olduğu işte Afrin harekâtında karşımızda durmaktadır.
Herkes de şunu bilmelidir: Barış zamanı, savaş gerekli mi değil mi tartışması yapılabilir. Ama savaş çıktıktan sonra tüm bir milletin tek amacı, o savaşı kazanmaktır. O andan sonra savaş tartışılmamalıdır. Atatürk, ‘Nefsi müdafaa olmayan her savaş cinayettir’ derdi. Şunu unutmayalım: Bugün ordumuzun yaptığı vatanımızın ve milletimizin müdafaayı nefsidir. Hem de kime karşı? Uluslararası canilere karşı. Kurtuluş Savaşı’mız da öyle değil miydi? Biz bu tür savaşları kazanmaya alışkın bir milletiz, karşımızda yedi düvel olsa bile.
Sayın Cumhurbaşkanı’mızdan ve hükûmetimizden ordumuzu içinden tanıyan birisi olarak bir istirhamım var: Askeri okullarımıza ihanet yuvalarıymış muamelesi yapılmasına engel olunuz. Afrin başarıları o okulların yetiştirdiği aslanların, kartalların ve onların emrindeki Mehmetçiğin destanıdır. Evet hainler o okullara sızmışlardır, ama bunda sivil yönetimin kabahatlerini unutmayalım, bunların tekrarlanmaması için tedbir alalım. O okulları kapatmak, bir yabancı modele göre düzenlemek ise bu tedbirler olmamalıdır. Askeri liselerimizi açalım tekrar. Harp okullarında yapılan bazı değişiklikler elbet yararlı olmuştur. Ama askeri okul bir sivil müessese olamaz, çünkü askerlik hem bir bilim hem de bir ruh halidir. İşte o ruh hali küçükken edinilir.
Keşke daha genç ve sağlıklı olup, mavi üniformamı tekrar giyip Afrin cephesine koşabilseydim! Er rütbesine razıyım!
Evet ben uluslararası bir bilim adamıyım; ama ondan önce bir Türk askeriyim. Kafamda pırıl pırıl duran bu bilinci de mini mini bir çocukken, sırtımda Türk Hava Kuvvetleri’nin şerefli üniformasıyla edinmiştim.
Sevgili Fatih, bu fikirlerime katılır mısın bilmiyorum. Ama bunlar samimi düşüncelerimdir. Mektubumu dünyanın en şerefli insanları olan kahraman askerlerimize zafer temennisiyle bitiriyorum. Ama onu elde edeceklerine de zaten eminim.