Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NTV ve NTV Spor’da yayınlanan “Yüzde 100 Futbol” programında, sunucu Murat Kosova ile eski milli futbolcu ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’in sorularını yanıtladı.
Futbol ve spor sevgisinin nasıl başladığı sorusu üzerine Erdoğan, futbolla ilişkisinin, sürekli olarak bir sevgiyle yürüdüğünü, Kasımpaşa Kaptanpaşa Mahallesi’nde kağıttan futbol topu yapıp oynadıklarını, ardından mahalle takımında oynamaya başladığını belirtti.
Bu takımda çabuk yükseldiğini, 14 yaşında başlayan o sürecin amatör kümeye çıkışı getirdiğini aktaran Erdoğan, 7 seneden sonra da İETT’ye transfer olduğunu anlattı.
İETT’ye transfer olmanın kendisi için ayrı bir imkan olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Hem iş imkanı doğdu hem de İETT de sürekli zirveyi zorlayan bir takımdı. Orada da 7 yıl oynadım. Bunun da 5 yılı hep grup şampiyonluğuyla, İstanbul Şampiyonası ve İstanbul Şampiyonluğu ile geçti. Bizim takım da çok iyi bir takımdı. Orada da malum Oğuz var. Sonra Fenerbahçe falan da yaptı. Bizim takım da devamlı grup şampiyonu olan, İstanbul Şampiyonası’nı zorlayan bir takım. Böyle bir süreci de orada yaşadık. İETT’de takım kaptanlığım da oldu. İETT’deki bu heyecan daha da farklıydı. Son yılımı da yetiştiğim mahalle takımı Erokspor’da oynadım. Oradan da askere gittim.”
“İlk zamanlar başkalarından ayakkabı alırdık”
Dilmen, ailelerin eskiden “Ya okuyacaksın ya top oynayacaksın” dediğini, şimdi ise ikisinin birlikte yürütülebildiğini belirterek, “Şimdi sporcu kardeşlerimize ‘Okulu da götürebilirsiniz.’ diyoruz. Sizin öyle bir imkanınız yoktu. Okul vardı. Sizi Kaleporoviç’in istediğini de biliyorum ben Fenerbahçe’ye ama rahmetli babanız…” şeklindeki hatırlatması üzerine Erdoğan, babasının “Kesinlikle okuyacaksın.” dediğini, top oynadığını dahi çok sonraları öğrendiğini söyledi.
Futbolu gizli gizli oynadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Mesela ben futbol ayakkabısını falan, çok sonra Adidas ile müşerref oldum. Biz amatör kümede ilk zamanlar başkalarından ayakkabı alırdık. Aldığımız ayakkabılar da meşhur Dinyakos vardı, onlar… Dolapdere de, Yenişehir’de iki tane… Bir Rahman vardı, bir de İbrahim… Öldüyseler, rahmet okuyalım… Sağsalar, sağlık, esenlik dileyelim. Kösele, altında kramponlar, onlar da kösele… Toprak sahada oynuyorsun. O kramponlar falan, eriyor. Çiviler ayağı deliyor. Toplar, sonradan gelişti tabii… O Dinyakos ayakkabılar suyu da yiyince çamurlanıyor, iyice şişiyor.”
“Bir kere kırmızı kart gördüm”
Rıdvan Dilmen’in “Hiç kırmızı kart gördünüz mü?” sorusuna Erdoğan, “Bir kere. Çok da aslında ciddi bir şey değildi ama Anadolu Hisarı Stadı’nda yanılmıyorsam Yıldız’la oynuyorduk. Takım kaptanıyım aynı zamanda, takım kaptanlığının verdiği itirazı yaptım. Çıkardı bana kırmızı kartı gösterdi. Hayatımda bir kırmızı kart vardır, odur. Başka yok.” karşılığını verdi.
“Masaya yatırılmalı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı kontenjanına yönelik soruya, şu yanıtı verdi:
“Şu anda yasa neyi emrediyorsa, neye amirse, şüphesiz ki bütün kulüpler onu yapıyor. Özellikle, bizim futbol kulüplerimiz, futbolcuyu niçin hazırlar? Milli Takımımız için hazırlar. Milli Takıma hazır olabilmek için bir defa oyuncunun oyun saatinin, oyun dakikasının, miktarının fazla olması lazım. Ne kadar bir futbolcu fazla oynarsa, görev alırsa, süre alırsa o zaman Milli Takıma adaylık noktasında da onun şansı o kadar artacaktır. Ama bizim şimdi diyelim ki en güçlü takımlarımızda biz istikbal vadeden veya beklediğimiz futbolcularımız olmazsa, bizim oradaki şans yüzdemiz eksilir. Biz yine de yurt dışında oynayan futbolcularımızı, lejyonerlerimizi almak suretiyle takım oluşturmaya çalışıyoruz. Dünyaya baktığımızda, dünyada da seyirci çekebilmek için ne yapıyorlar? Transfer yapmak suretiyle, o kulüpler çok ciddi rakamları harcıyorlar. Benzer şey bizde de var.
Fakat birçok şu andaki yabancı futbolcuyla futbolcuyla diyelim ki 2019’a kadar anlaşmalar yapılmış. 2019’a kadar anlaşmalar yapıldığına göre, bunun üzerinde herhangi bir spekülasyon yapmaya gerek yok. Çünkü bu yürüyen bir süreç. 2019’dan sonrasına yönelik Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bu işi bence tüm kulüplerle oturup masaya yatırmalı ve ‘Bundan sonraki süreci nasıl sürdürelim, nasıl yürütelim?’ üzerinde durmalarında fayda var. Yabancı futbolcu olmasın mı? ‘Hiç olmasın’ mantığı bir defa yanlış bir mantık. Bu olacak bir şey değil. Çünkü onların da bizim futbolumuza katacakları çok şey var. Bunun yanında onların vereceği bu katkı, bir de tribünlere de ayrı bir hareket, canlılık getirecektir. Bunları da görmemezlikten gelemeyiz.”
“Ters bakmanın faydası olmaz”
“Devşirme sporcularla ilgili düşünceniz nedir?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“İngilizler oynatıyor, Fransızlar oynatıyor. Keşke kendi tohumlarımızdan, kendi topraklarımızdan yetişse ama bu olmuyorsa ve bu dünyanın da bir gerçeğiyse, buna da böyle tamamıyla ters bakmanın bana göre pek de faydası olmaz diye düşünüyorum. Nasıl ki yabancı futbolcuyu oynatma noktasında ‘Elastiki davranalım, bu olabilsin’ diyorsak, devşirme demeyi de uygun bulmuyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kabul eden, tabii ki ekstra olacak, zayıf falan olmayacak.
Şu anda sıkıntısı var, Allah şifalar versin, mesela Naim Süleymanoğlu, Halil… Bunlar geldiler, ne oldu? Halterde Türkiye’ye sınıf atlattılar, bir dönüşüm, değişim yaşattılar. Atletizmde de son olarak Azeri kardeşimiz, o da şampiyon oldu. Etiyopyalı kızımız hakikaten bize şampiyonluklar getirdi. Böyle olduğu zaman, onlar da arkadan bir çekim alanı oluşturuyor, birilerini çekiyor.”
“Asıl teşvik amatörde yapılmalı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşvik konusunda şunları kaydetti:
“Profesyonelde biz yapılması gerekenleri yaptık. Ama ben asıl teşvikin amatörde yapılmasının gereğine daha çok inanıyorum. Çünkü oradaki lisansiyerlerimiz çok daha fazla. Oradaki lisansiyerlerimiz daha fazla olduğuna göre olimpiyatlar vesaire… Olimpiyata baktığınız zaman akla amatör sporlar geliyor. Şimdi bu amatör sporları bizim teşvik için buradaki elimizdeki imkan da bu noktada çok çok fazla. Böylece bizim buraları teşvik etmemiz çok önemli. Yüzmeydi, atletizmdi, basketboldu, voleyboldu, bütün tenis dallarıydı, bütün bu branşlarda bu işi ciddi manada arttırmamız lazım. Bunun için de tabii o konularda okullar büyük önem arz ediyor. Okullarla bu işi koordineli götürmemiz lazım.”
“Milletimden fair-play kurallarına uymalarını istiyorum”
Tribünde yaşanan şiddet olaylarına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Futbolun girmediği il kalmadı. Üstelik de bir değil; her ne kadar Süper Lig, TFF 1. Lig, 2-3, amatörün de çeşitleri çok fazla, bizim dönemimizdeki gibi değil. Dolayısıyla her hafta sonu yoğun bir futbolda hareketlilik, canlılık var. Futbol, aslında olması gereken, bizim illerimizin, halkımızın birbirleriyle kaynaşması için en önemli bizim silahlarımızdan birisi olması lazım. Buna da fair-play deniliyor ya. Ne yazık ki bunu sağlayamadık. Birçok tedbirler alındı, alınıyor. Son zamanlarda olumlu gelişmeler var. Temenni ediyorum ki halkım, vatandaşım hep beraber bu işi sahiplenip… Biliyorsunuz bayanların stada gelmesini temin için de adımlar atıldı. Bayanların gelişi statlardaki tribün özellikli anarşisini minimize eder; çünkü bayanlar var. Orada rahat rahat küfür edilmez. Orada hakikaten sakin bir şekilde maç seyredilir. Taşkınlık olmaz. Orada bu anarşi olmayınca sükunet herkes edebiyle maçını seyreder. Herkes edebiyle maçını seyreder, takımını alkışlar. Galip gelirse tabii ki sevinçle dönecektir ama mağlup da olursa bilecektir ki futbolun üç tane neticesi vardır, galibiyet, mağlubiyet ve beraberlik. Buna da katlanacaksın ve bu şekilde ayrılacaksın, bunu görmesi lazım. Ben milletimden özellikle bu fair-play kurallarına uymalarını istiyorum.