Sizinki için film gibi bir hayat dersek abartmış olmayız. Hayatınızı bu kadar farklı kılan neydi?
– Cesurumdur. Plan yapıp sonuçları düşünerek hareket etmem, yüreğimin götürdüğü yere giderim, “acaba”larım, “belki”lerim yoktur. Hayal kurar, onların peşinden giderim.
Kadınlara “güçlü olma” formülünü verebilir misiniz?
– Ailem konusunda çok şanslıyım. Babam maddi şartlarımız ne olursa olsun, bizim geleceğimiz için yatırım yaptı hep. Kitaplar içinde büyüdük. Hep ayaklarımı yere basmayı öğretti bana; ideallerimden vazgeçmemeyi, maddiyatın değil maneviyatın önemli olduğunu… Kadının eğitimli ve aileden güçlü olarak yetiştirilmesi, kadere boyun eğmemesi çok önemli. Ailem istediğim şeyler için mücadele etmeyi öğretti. Yani “armut piş ağzıma düş” yaşamamayı…
Neden “yazmalıyım” dediniz? Kitabınız öncelikle kimlere, nasıl bir sesleniş?
– Bebek kaybettiğim zaman hep ruhen çöküş yaşadım, bir kadın olarak işe yaramadığımı düşündüm. Aslında ne kadar yanlış, ama engel olamıyorsunuz. Bir de hak etmeyen kişilerin anne olması haksızlık gibi geldi. 51 yaşında kalbimden doğum ise mucize gibi bir şey oldu. Biyolojik anne olmakla kalbiyolojik anne olmak arasında inanın hiçbir fark yok. Her doğuran kadın anne olmuyor, benim çocuklarımın annesi gibi. Ben 9 ay 10 günlük hamilelik sürecini kalbimle yaşadım. Tek yapamadığım şey emzirmekti. O kadar anne-baba özlemi çeken çocuk var ki. Evlat edinemiyorsanız devletle sorumlulukları paylaşabilirsiniz. Bir çocuk dünyayı değiştirir, tıpkı evlat edinilmiş olan Steve Jobs ve Nelson Mandela gibi. İlk önce sosyal medyada küçük notlarla başladım. Çok zor bir dönemdi ve paylaşmam bana biraz nefes aldırıyordu. Sonra sevgili Ayşe Erbulak “Lütfen bunları yaz” dedi. Yazarken içimi boşalttım hep. Kadınların kalbine dokunmak istedim. Korkmayın demek, kalp doğumunun da ne kadar muhteşem olduğunu anlatmak istedim.◊ Neden Türkiye’den evlat edinmediniz?
– Çünkü eşim İngiliz ve biz İngiltere’de yaşıyoruz. Türkiye’den İngiltere’ye götürme izni yoktu. Bir de aslında ben ilk önce Türkiye’de bir yere yazdım ama bana hiç cevap vermediler. Sonra ben İngiltere’de işlemlere başladığımda “Kusura bakmayın, çok meşguldük” cevabı geldi.
Kendiniz doğurmuş olsaydınız ve karşınıza yine Noah ve Mia çıksaydı, onları evlat edinir miydiniz?
– Seyrettiğim bir film ve oradaki evlat edinme hikayesi bu kararı aldırdı bana. Eşim hiç itiraz etmedi. Noah ve Mia ile bizim kaderimiz bir yazılmış. Ben doğurmuş olsaydım bile onlar karşıma çıkar, yine benim olurdu.
Evlat edindikten sonra psikolojik destek aldınız mı?
– Birkaç kez düşündüm. Bazen çok zorlandığım oluyor, özellikle kızımla. Çünkü o çok travmalı. Ama inanıyorum ki sevgiyle bunları aşacağız.
Bakıcınız yok. Her şeye yetişebiliyor musunuz?
– Ben çocuk sahibi olabilmek için çok mücadele verdim. Kendim bakmayacaksam niye uğraştım bu kadar? Ben bakıcıya karşıyım. Zamanı planlar ve hayatı bölüşürsen çocuk bakmak o kadar zor değil.
Eşinizle iki ayrı kültürden geliyorsunuz. Ayrı düştüğünüz olmuyor mu?
– Olmaz mı, elbette oluyor. Ama konuşmayı, tartışmayı biliyorsanız, dengeyi bulursunuz. Biz birbirimizi olduğumuz gibi kabul ettik. Kocam bana göre daha duygusal. Ben biraz daha sertim pek çok konuda. Birbirimizin kültürünü anlamayı öğrendik. Orta yolu buluyoruz.